Amino Asit nedir? Kaç çeşit Amino Asit var? Amino Asitler neden gerekli?
Protein ile Amino Asitleri birbirine karıştırıyorsanız bu yazı tam size göre. Amino Asit nedir? Kaç çeşit amino asit vardır? Amino asit neden gerekli? Protein tüketmek zorunda mıyız? Proteinler neye benzer? Vücudumuzdaki tüm proteinleri biliyor muyuz? sorularının cevabını yazımızda bulabileceksiniz.
Amino Asit nedir? Kaç çeşit amino asit vardır? Amino asit neden gerekli?
Proteinlerin yapıtaşları amino asitlerdir. Amino asitler en az 9 atomdan oluşan küçük moleküllerdir. Her amino asidin ortak bir moleküler baz grubu vardır. Bu bölüm bir amino grubu (NH2) ve bir karboksil grubunun (COOH), bir alfa karbonunun iki tarafına bağlanmasıyla oluşur.
Aynı alfa karbonuna yan zincir adı verilen ve şekilde R harfiyle ifade edilen bir atom ya da atom grubu daha bağlanır.
Örneğin yan zincir olarak sadece bir hidrojen atomu bağlanabilir; bu durumda amino aside Glisin adı verilir. Ya da Arjinin adı verilen amino asitte olduğu gibi 18 atomluk bir karbon zinciri de bağlanabilir. Yan zincir çeşitliliğine göre 20 farklı türde olabilen amino asitlerin, değişik sıra ve sayıda yan yana dizilmesiyle bir zincir oluşur. Her proteinin kendine has bir amino asit zinciri bulunur.
Bu zincirin uzunluğu ve hangi amino asidin hangi sırada yer alacağı ise DNA’da kodlanmıştır. İnsan vücudunda milyonlarca çeşit protein bulunmaktadır çünkü vücudumuzun tüm işleyişini temel olarak proteinler yürütür.
Vücudumuzu bir işleyen bir fabrikaya benzetirsek, proteinler bu fabrikanın çalışanları gibidir.
Vücudumuza giren yabancı bakteri ve virüslere bağlanarak atılmalarını sağlamak, DNA kodunun okunarak gerekli sentezin yapılmasını sağlamak, hücreler arası iletişimi sağlamak, hücrelerin yaşam döngüsünü kontrol etmek ve hücrelerin ihtiyacı olan iyonları taşımak proteinlerin işlevlerini daha iyi kavramamızı sağlayabilecek yalnızca birkaç örnek olarak verilebilir
Kaç çeşit amino asit vardır?
Alanin, Arjinin, Asparajin, Aspartik Asit, Fenilalanin, Glütamik Asit, Glütamin, Glisin, Histidin, İzolösin, Lösin, Lizin, Metiyonin, Prolin, Serin, Sistein, Treonin, Triptofan, Tirozin, Valin
Protein tüketmek zorunda mıyız? Amino asit faydaları nelerdir?
Kesinlikle evet. Bunun bir nedeni yukarıda bahsedildiği gibi tüm hayati işlevlerimizin proteinler aracılığıyla yürütülmesidir. Gerekli olan bu kadar çeşit proteini ise yiyeceklerden hazır halde sağlamıyoruz. Bunun yerine yediğimiz farklı proteinleri vücudumuz sindirerek temel yapı taşlarına, yani bileşen amino asitlerine ayrıştırıyor.
Daha sonra bu amino asitleri kullanarak kendisi için gerekli proteinleri hücre içerisinde sentezliyor. İşte bu nedenle gerekli olan yapıtaşlarını vücudumuza sağlamamız gerekiyor, bunun da tek yolu protein tüketmektir. Vücudumuz
aslında ihtiyacı olduğunda bazı amino asitleri kendisi de üretebiliyor.
Bunlar; Alanin, Asparajin, Aspartik Asit ve Glütamik Asit-tir.
Fakat bazı amino asitler ne yazık ki sentezlenemiyor, bunların dışarıdan yiyeceklerle birlikte mutlaka alınması gerekiyor.
Bunlar ise; Fenilalanin, Histidin, İzolösin, Lösin, Lizin, Metiyonin, Treonin, Triptofan ve Valindir. Proteinler sadece hayvansal gıdalardan değil, kurubaklagiller, kabuklu yemişler, soya gibi bitkisel ürünlerden de sağlanabilir. Dolayısıyla, sağlıklı bir yaşam için protein içeren besinlerin günlük diyetimizde yeteri miktarda bulunduğundan emin olmalıyız.
Protein nedir? Proteinler neye benzer?
Bir protein zincirinde amino asitler birbirlerine peptit bağı denilen sıkı bir kimyasal bağla tutunurlar. Oluşan bu ilk zincire primer yapı denir. Bu zincir daha sonra değişik şekillerde katlanarak proteine üç boyutlu yapısını kazandırır.
Bazı proteinler için bu işlevi görebilen üç boyutlu tek bir yapı yeterli olurken (monomer), bazı proteinlerin işlev görebilmesi için iki ya da daha fazla, ayrı ayrı katlanmış zincirin bir araya gelmesi gerekir (oligomer). Katlanma şekilleri bakımından iki farklı yapı ortaya çıkabilir.
İlki alfa-heliks dediğimiz helezonik bir geometri, diğeri ise beta-yaprak dediğimiz plaka benzeri geometridir. Bir protein bu katlanma şekillerinin her ikisini de içerebileceği gibi, sadece bir çeşidini de barındırabilir. Örneğin bazı kanal proteinleri sadece beta-yaprak yapıda iken, kanda bulunan albümin ya da hemoglobin gibi bazı proteinler ise sadece alfa-heliks yapıda görülür.
Bir amino asit zincirinin ne şekilde katlanacağı ise onu oluşturan amino asitlerin türleri ile yakından ilişkilidir.
Bir proteinin boyutu yaklaşık bir metrenin on milyarda biri kadardır. Bu nedenle gözle görmek mümkün değildir. Peki proteinlerin yapıları hakkında nasıl bu kadar bilgi sahibi oluyoruz? Bu bilgiyi edindiğimiz en önemli iki yöntem X-ışını ve Nükleer Manyetik Rezonans teknikleri.
Bir proteinin yalnızca yapısını bilmek yetmiyor, işlevlerinin ne olduğunu ve bunu nasıl yaptığını, yani dinamiğini de bilmek gerekiyor. Bu bilgileri edindiğimiz yöntemler ise UV-görünür ışık, kızılötesi, dikroizm, iletkenlik ve geçirgenlik testleri gibi, genel adıyla ifade etmek gerekirse,
Biyofiziksel yöntemlerdir. Ülkemizde de bu sayılanlar ve benzeri spektroskopik teknikleri kullanarak Moleküler Biyoloji alanında çalışmalar yapan pek çok araştırmacı ve araştırma laboratuvarları mevcuttur.
Vücudumuzdaki tüm proteinleri biliyor muyuz?
Bilim adamları ne zaman vücudumuzdaki tüm proteinleri bildiğimizi düşünse, yeni bir protein bulunmakta. Dolayısıyla bu soruya cevabımız “hayır” olacaktır. Öte yandan, bazı proteinlerin varlığını bilmemize rağmen, yapılarını, yani üç boyutlu geometrilerini bilmediğimiz proteinler söz konusudur.
Öte yandan, bazı proteinlerin yapılarını bilmemize rağmen nasıl işlev gördüğünü henüz bilemiyoruz.
Bazı proteinlerin ise yapı ve işlevlerini bilmemize rağmen işlevlerinin bozulduğu durumda (Alzheimer, Huntington, Wilson hastalığı gibi) nasıl düzeltilebileceğini henüz bilemiyoruz.
Kısacası proteinler, güncelliğini devam ettiren ve içinde bulunduğumuz yüzyılda da devam ettirecek olan aktif bir bilimsel araştırma alanıdır.
Proteinler hakkında daha çok mu bilgi arıyorsanız aşağıdaki linki tıklamalısınız.