Bilim nedir? Bilimler nasıl sınıflandırılır? Bilimsel yöntem nedir?
Bilimin tanımını yapmak çok mu zor? Bilim nedir? Bilimler nasıl sınıflandırılır? Neler bilim değildir? Pozitif bilimler nedir? Empirik bilimler hangileridir? Doğa bilimleri ve sosyal bilimler hangileridir? Felsefe ve hukuk bilim mi? Bilimsel yöntem nedir? sorularının yanıtını bu yazımızda okuyabilirsiniz.
Bilim nedir? Bilimler nasıl sınıflandırılır? Bilimsel yöntem nedir?
Bilimin kesin bir tanımını yapmak zordur.
Ancak kabaca şöyle diyebiliriz: Dünya hakkında sistematik ve yöntemli bir şekilde bilgi belli bir tür bilgi edinme faaliyeti. Bu faaliyetin ürünü bilimsel bilgidir. Bilimle elde edilen bilgiler sıradan, basit, önemsiz bilgiler değildir. Bugün kafeteryada ne yemek çıktığı, yarın günlerden ne olduğu, kupayı geçen yıl hangi takımın kazandığı, gibi.
Bilimin sistematik ve yöntemli bir şekilde ürettiği bilgiler insanlık için belli bir anlamda “değerli” olan bilgilerdir.
“Pozitif bilim” yerine çoğumuz sadece “bilim” diyoruz günümüzde. “Pozitif bilim” deyimi 19. yüzyıldaki “pozitivizm” tartışmalarından kalmış bir terim muhtemelen. 19. yüzyılda August Comte tarafından pozitivizmin ve “bilimsel sosyoloji”nin ya da “pozitif sosyoloji”nin temelleri atılmıştı.
Terimin bu anlamıyla pozitif bilim, geçmişin saygın otoritelerinin (Aristo gibi) ve kutsal kitapların dünya ve evren hakkında söylediklerini tartışma götürmez kabul etmek yerine, insan aklının önderliğinde, gözlem ve deneyler yapılarak sürdürülen çağdaş bilimden başka bir şey değildir. “Pozitif bilim” kısaca “empirik bilim,” yani gözleme, deneye dayanan bilim demektir günümüzde. Pozitif bilimler ayrışması bu nedendendir.
“Empirik bilim”deki “empirik” sözcüğünü de atıp kısaca “bilim” diyoruz genellikle.
Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Erdinç Sayan’ın bilimleri nasıl sınıflandıracağı ve bilim dallarını hakkında görüşlerini sizlerle paylaşacağız.
Bilimler nasıl sınıflandırılır? Neler bilim değildir?
Bilimler empirik, yani gözlemsel deneysel bilimler ve formel bilimler, yani empirik olmayan, gözlemsel deneysel olmayan bilimler olmak üzere ikiye ayrılır. Empirik bilimler doğa bilimleri ve sosyal bilimler (veya “insan bilimleri”) diye iki gruba ayrılır.
Doğa bilimlerinin tipik örnekleri fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, astronomi ve bu saydıklarımızın dalları olan jeofizik, astrofizik, biyokimya vs. gibi bilimlerdir. Sosyal bilimlerin tipik örnekleri ise sosyoloji, psikoloji, antropoloji, ekonomi ve tarihtir. Bu bilimlerin de birtakım dalları vardır.
Formel bilimlere gelince, bunların tipik örnekleri de matematik, geometri ve mantıktır. Ve elbette bunların da dalları var.
Bu sınıflama içinde örneğin teknoloji, hatta tıp ve mühendislik yer almaz. Ama teknoloji, mühendislik ve tıbba mutlaka bilim diyeceksek, onlara “ uygulamalı bilimler” dememiz gerekir. Deminki sınıflama uygulamalı bilimleri değil, kuramsal ya da “saf” bilimleri içeriyor.
Deminki sınıflamada yer almayan başka alanlar da var. O sınıflamaya örneğin felsefe, sanat, spor, din (teoloji) gibi uğraşı alanlarını koymadık. Felsefe, sanat, spor, teoloji gibi alanlar, yaptığımız sınıflamaya giren bilim alanlarından bazı önemli ve temel farklılıklar gösterir. Bu yüzden o alanlara “bilim” demeyiz de, onun yerine “disiplin” ya da “uğraşı alanı” deriz, örneğin. Onlara bilim yerine disiplin demenin onları daha az saygın yapması gerekmez tabii ki.
Bugün Türkiye’de her şeye bilim demek insanların hoşuna gidiyor. Örneğin hukukçulara “bilim adamı” ya da “bilim insanı” deniyor.
Üniversitelerde tuhaf “Anabilim Dalları” var: Kütüphanecilik Anabilim Dalı, Felsefe Anabilim Dalı, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Güzel Sanatlar Anabilim Dalı, hatta İlâhiyat Anabilim Dalı, gibi. Aslında bu tür alanlara “bilim”den ziyade “disiplin” demek daha doğrudur.
Her uğraşı alanı ya da disipline “bilim” demek zorunda değiliz.
Örneğin hukuk özünde normatiftir, yani norm kural koyucudur; olması gerekenle, olmadığı takdirde cezalandırılması gerekenle ilgilidir. Şunun yapılmaması gerekir, bu yasaktır, şu davranışa şu kadar ceza verilir ya da verilmelidir
der hukuk. Bilimler ise kural koymaz; olması gerekenle değil, olanla, olguyla ilgilenirler.
Felsefe de hukuk gibi bir bilim sayılabilir mi?
Hukuk gibi felsefe de ne empirik ne de formel bir bilim sayılabilir ve bilim olmamaktan felsefecilerin gocunduğu pek söylenemez. Felsefenin sorduğu ve cevaplandırmaya çalıştığı sorular spesifik empirik deney ve gözlemlerle veya formel incelemelerle cevaplandırılabilecek türden sorular değildir.
Birkaç felsefe sorusu ile bunu örneklendirecek olursak:
Zihnimin dışında, zihnimden bağımsız olarak (yani zihnim var olsa da olmasa da) var olan bir “dış dünya” olduğu doğru mudur? Zihinlerimizden bağımsız bir dış dünya olduğuna (ya da olmadığına) nasıl emin olabiliriz?
Var olmak ne demektir? Ne tür şeyler vardır? Örneğin matematikte kullandığımız sayılar var olan şeyler midir, yoksa bizim birtakım kurgularımız mıdırlar?
Başka şekilde soracak olursak: Sayılar dünyada vardı da biz onları keşfettik mi (Amerika’nın ya da Higgs bozonunun keşfi gibi, örneğin), yoksa sayılar gerçekte yoktu da biz onları icat mı ettik (bisikletin, televizyonun icadı gibi)?
Bilgi nedir? İnsan bilgisinin/düşüncesinin sınırları var mıdır?
Bilginin empirik ve formel bilimlerden başka kaynakları var mıdır?
Bizler özgür istenç sahibi miyiz, yoksa özgür istenç tamamen bir mit midir?
Özgür istenç dediğimiz şey tam olarak nedir?
Zihinle beden arasındaki ilişki nedir? Zihin bedenin nesidir, neresidir?
İnsanların beyinlerini (bazı özel şartlarda) görebilirim, onlara dokunabilirim, hatta her ne kadar bu çok zevkli bir deneyim olmasa da bir insan beynini koklayabilir ve hatta tadabilirim. Ama bir zihine bu dediklerimi yapamam. Niçin?
Niye ahlaklı olmalıyım? Herkes bana “Ahlaklı ol” deyip duruyor. Ahlaklı olmazsam ne olur? Evet, toplum beni kınar, cezalandırır. Peki, ahlaklı olmak istememizin tek sebebi toplum tarafından kınanma veya cezalandırılma korkusu mudur?
Yoksa ahlaklı olmamız gereğinin daha başka, daha derin sebepleri mi vardır?
Böyle felsefi soruların cevapları empirik araştırmayla bulunamaz. Yani hiçbir laboratuvar deneyi veya cihazla yapılmış gözlem bu sorulara cevap bulmamızı sağlamaz.
Bu soruların cevaplarını matematik, geometri veya formel mantıkta da arayamayız.
Felsefe, sanat, spor ya da normatif hukuk gibi, tabiatı itibarı ile bilim denemeyecek uğraşı alanları dışında, bir de bilim camiası tarafından bilim olarak kabul edilmedikleri halde, toplumda daha fazla saygı uyandırabilmek için bilim olduğunu iddia eden uğraşılar var: astroloji ve “yaratılış bilimi” gibi. Bunlara “yalancı bilim” ya da “sahte bilim” denir pek çokları tarafından.
Bilimsel yöntem nedir?
Çok kabaca ve genel hatlarıyla söylemek gerekirse, empirik bilimlerdeki “bilimsel yöntem” şu aşamalardan oluşur: Elde bazı gözlemler vardır.
Bu gözlemlerle uyuşkun bir hipotez kurulur. (Hipotez, doğruluğu veya yanlışlığı sınamaya açık bir bilimsel iddia demektir.)
Bu hipotez, yapılacak daha başka gözlem ve deneylerle test edilir, yani sınanır.
Eğer hipotez yeteri kadar sınamadan başarıyla geçerse, o hipotez, elde edilen başka verileri açıklamakta ve gelecekte elde edilecek verileri (yani gelecekte olacak bazı şeyleri) öndeyilemekte kullanılır.
Öncelikle, eldeki gözlem ve deney verilerini açıklayacak hipotezler kurarız dedik. Örneğin bazı gözlemlerimiz sonunda
“Dünya yuvarlaktır” hipotezini ortaya atarız. Bu hipotez o gözlemlerimizin niye öyle olduğunu açıklar; örneğin niye limandan uzaklaşan bir geminin önce teknesinin, sonra güvertesinin, en son olarak da bacasının gözden kaybolduğunun açıklamasını verir.
Başka pek çok gözlemimizi de açıkladığı için (örneğin ay tutulması sırasında dünyanın ay üzerine düşen gölgesinin niçin yuvarlak göründüğünü de açıkladığı için) bu hipoteze güvenimiz giderek artar. Artık bu hipotezden örneğin şöyle öndeyiler çıkarsayabiliriz: Eğer dünya üzerinde hep batıya gidersek, sonunda doğudaki ülkelere ulaşırız. Kristof Kolomb da böyle bir öndeyilemeye güvenerek, hep batıya gittiği takdirde doğudaki Hindistan’a ulaşacağını düşünmüştü.
Burada empirik bilimlerdeki yöntemin ne olduğunu en genel hatlarıyla anlatmaya çalıştık. Aslında bilimsel yöntem kavramının tam olarak ne olduğunun incelikli bir şekilde açımlanması bilim felsefesinin işidir ve ortada çözümlenmesi gereken bir takım komplikasyonlar, sorunlar, hatta paradokslar vardır. Örneğin bir hipotezin bir gözlemi açıklaması ne demektir? Bir hipotezi bir gözlemsel kanıtla test etmenin mantıksal yapısı, mantıksal şartları nelerdir? Sosyal bilimlerle doğa bilimlerinin yöntemleri temelde aynı mıdır, yoksa bazı derin farklılıklar mı gösterir? Psikanaliz ve empati ne derece bilimsel yöntemlerdir?
Sosyoloji, antropoloji, ekonomi, tarih, linguistik gibi sosyal bilim alanlarındaki yöntem sorunları doğa bilimlerine göre daha tartışmalıdır günümüzde.
Felsefede ise durum daha karışık. Günümüzde “felsefi yöntem” diye genelgeçer bir şey olmadığı gibi, olabileceği veya olması gerektiği konusunda da felsefeciler arasında görüş birliği yoktur. Felsefenin geneli için konuşmak gerekirse, oradaki “yöntem” konusunda, “birtakım felsefi teoriler veya fikirler ortaya atıp karşısındakini
ikna etmeye çalışmak” demenin ötesinde bir şey söylemek zor.
Bu yüzden, empirik ve formel bilimlerden farklı olarak, felsefede görüş ayrılıkları alabildiğine fazladır ve derindir.
thanks for info