DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Evde hayvan beslemek hayvan haklarına ters mi?

Evde hayvan beslemek hayvan haklarına ters mi?

Evde hayvan beslemek kimilerine göre doğru kimilerine göre yanlış. Son zamanlarda hayvan haklarına saygı gösterilmemesi ile başlayan bu tartışma bazı hayvan hakları savunucuları, evde hayvan beslemenin bunun etik olmadığını düşünüyor. Evcil hayvan beslemek yada Evde hayvan beslemenin neden etik olmadığını uzmanlar yazımızda açıklıyor.


Evde hayvan beslemek hayvan haklarına ters mi?

İnsanlar yüzyıllardır evlerinde hayvan besliyor ve bu hayvanları ailenin bir üyesi gibi görüyorlar. Onları çok sevmemize, hastalandıklarında bakmamıza, öldüklerinde yas tutmamıza rağmen hayvanları sahiplenmek ve evde tutsak etmek doğru mu?

Hayvan hakları eylemcilerine göre evlerde hayvan beslemek doğru bir davranış değil. Bunlar, bu hayvanların bedenlerini davranışlarını ve duygusal dünyalarını manipüle ettiğimizi düşünüyorlar.

Yüzyıllar boyunca, özellikle köpek, at ve tavşanların bedenleri, çağın moda meraklarına uygun olarak şekillendirildi. Bunun da hayvanlara fiziksel açıdan zarar verdiği düşülüyor.


Bazı cinsler acı çekiyor

Bazı spesifik cinsler, acı veren ve ölümcül olabilen genetik bozukluklara yatkındır. Tercih edilen bazı fiziksel özellikler, mesela minyatür bedenler ya da basık burunlar, hareket etmeyi, nefes almayı veya doğum yapmayı zorlaştırıyor olabilir.

Cinslerinin devamı için çiftleştirilen bazı hayvanların dışında, diğerlerinin fiziksel görünüşlerine de müdahale ediliyor. Hareketlerini kısıtlayan giysiler, boğazlarından çekiştirilmelerine neden olan tasmalar, kesilen kulak ve kuyruklar, sökülen tırnaklar.

Hayvanların hareket özgürlükleri de kutu ya da kafeslerde kısıtlanabiliyor. Genelde evlerde hapsolduklarından insanların insafına terk ediliyor.


Ayrıcalıklı grupların oyuncağı mı?

Evde hayvan beslemek ayrıca şu görüşü pekiştiriyor: Daha güçsüz ve zayıf gruplar, daha ayrıcalıklı ve güçlü grupların zevki ve eğlenmesi için tamamen kontrol altında tutulabilir. Bu zayıf gruba aslında insan da dahil.

Mesela, kadınları evcil hayvan gibi görüp onlara kedi ya da tavşan yavrusuymuş gibi davranmak ve aileye hizmet etmesi ya da mutlu etmesi için eve hapsetmek de cinsiyetçiliğin bir diğer yüzü.

Sosyal hizmet görevlileri, aile içinde evcil hayvan istismarı ile kadın ve çocukların istismarı arasında çok güçlü bir bağlantı olduğunu fark etmiş. Zayıf grupların beden ve zihinlerinin, ayrıcalıklı ve güçlü grupların çıkarları doğrultusunda kontrol edilebilir olduğu düşüncesi, baskı kültürünün mantığı ile örtüşüyor.


Doğal çevrelerinden kopartmak

Zoraki bağımlılık ve evcilleştirme yoluyla, hayvanların yaşamları neredeyse tamamen insanlar tarafından kontrol ediliyor. Hayvanda gözlenen davranış problemleri veya sahibinin -ya maddi açıdan yetersiz ya da isteksiz olduğu için- veteriner bakımını karşılayamaması gibi havadan sudan sebeplerle hayatları sonlandırılabiliyor.

20. yy’ın ortalarında sosyolog Erving Goffman “topyekûn kurum” kavramını ortaya attı. Bu kavram, insanların sosyal hayattan koparılarak her anının kontrol edilebilir hale getirilmesinin önünü açan kurum veya kurumların bütünü gibi açıklanabilir.

Mesela hapishaneler, sığınma evleri/kampları ve sosyalleşmeye fiziksel olarak engel teşkil eden diğer alanlar buna örnek olabilir. Evde hayvan beslemek de, hayvan için bir çeşit “topyekûn kurum” sayılır. Çünkü bu kavrama göre, hayvanlar tamamen insan kontrolünde, insana bağımlı olarak yaşamını sürdürüyor.

Elbette bu, evcilleştirilmiş kedi, köpek ve diğer türlerin sevgi ve mutluluklarını ifade edemedikleri anlamına gelmiyor.


Evcil hayvanların olmadığı bir dünya nasıl olurdu?

Hayvanları savunan bazı kurumlar, mesela Amerika’daki No Kill Advocacy Center’ın yöneticisi Nathan Winograd’a göre, toplu olarak hayvanları beslemeye son vermenin de doğru olmadığını savunuyor. Sağlıklı evcil hayvanların kitlesel katliamı ancak bakım hizmeti sağlayan endüstrinin yeniden yapılandırılmasıyla dizginlenebilir. Kâr amacı gütmeyen bu kurum, hayvan nüfusunu kontrol etme yöntemi olarak da kullanılan ötenaziye de karşı.

Hayvanların öldürülmediği bir toplum sağlanabilse bile, maddi ve manevi suistimalin önüne geçilmesi çok zor. En azından yasal korumaların artırılması bile, evcil hayvanların daha kaliteli bir yaşam sürmesini sağlayabilir.

İnsanların konforu için hayvan cinslerinin devamını sağlamak etik olmasa bile, insanlar hayvanları korumak ve onlara bakmakla sorumludur. İnsanlar ile hayvanlar arasındaki doğal eşitsizliğin farkında olmak ve bunu kabul etmek, halihazırda kusurlu olan bir durumu mümkün olan en iyi biçimde ele almak için hayati bir öneme sahip.



Ayrıca bakınız

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.