Yaşlanmaya karşı ilaçlar işe yarıyor mu?
Yaşlanmayı durdurmak için ilaç sektörü o müthiş ilacı oluşturmak için çok efor sarfediyor. Yaşlanmaya karşı ilaçlar üreterek hem onlar büyük bir gelir kapısı kazanıyor, yaşlanmak istemeyenler de amaçlarına ulaşmak için bu ilaçları kullanmak için sıraya girecekler. Peki gerçekten de yaşlılık karşıtı bu ilaçlar etkili olur mu? Bilim ne diyor?
Yaşlanmaya karşı ilaçlar işe yarıyor mu?
Yaşlanmanın yavaşlatılmasına yönelik tıbbi araştırmaların hedefinde artık yaşamı uzatmak değil, ölünceye kadar insanları sağlıklı ve zinde tutmak yatıyor. Yeni geliştirilmekte olan yaşlanma karşıtı ilaçlar bu hedefi tutturma konusunda iddialı.
Anti-ageing, kronolojik yaşam sürecinin doğal bir parçası olan yaşlanmanın mümkün olduğunca yavaşlatılması, sağlıklı yaşlanma için gerekli yaşamsal koşulların sağlanması gibi kavramları kapsayan bir terim.
Tarihimiz, yaşlanmanın tedavi edilebilecek bir hastalık olduğunu, ölümsüzlük hedefine çok yaklaştığımızı iddia eden şarlatanlar ve hayal tacirleri ile dolu.
Ancak son yıllarda bilim, ölüme meydan okumak gibi gerçekçi olmayan hedefleri bir kenara bırakarak, ileri yaşlardakilerin bedenen ve ruhen saha sağlıklı bir yaşam sürmeleri için kolları sıvadı.
Evet, uzun ömür araştırmaları artık yaşanmakta olan yılları uzatmaya çalışmıyor. Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü’nden Linda Partridge yeni hedeflerini şöyle tanımlıyor: “Tek arzumuz insanları ölünceye kadar sağlıklı tutmak.” Bu da şu anlama geliyor: Yaşam süresi aynı kaldığı halde ölünceye kadar hastalıklardan uzak yaşamak.
2019 yılında gelişmiş bir ülkede doğan çocukların ortalama 85 yaşına kadar yaşayacağı öngörülüyor. Yani bu insanlar son 10 yıllarını yatakta ve bilinçsiz bir şekilde yatarak geçirmemeli; son anlarına kadar yaşamın tadını çıkartabilecek kadar sağlıklı ve mutlu yaşamalı.
Yaşam süresini uzatmak, ama sağlıklı yaşanacaksa
Kuşkusuz, yaşlanma sürecini yavaşlatan ilaçlar yaşam süresini de uzatır. Ancak yaşamın uzaması ilaçların yalnızca yan etkisidir; esas olan sağlıklı bir yaşlılık dönemi geçirmektir.
Ölünceye kadar sağlıklı yaşamak, yaşam süresini ikiye katlamak kadar önemli bir başarıdır son 150 yılda insan ömrü tam iki katı uzadı. Ne yazık ki uzun yaşamak adına sağlıktan ödün vermek, insanların arzuladıkları bir şey değil.
2000 ile 2015 yılları arasında küresel olarak yaşam süresi 5 yıl arttı, ancak sağlıklı yıl sayısı yalnızca 4.6 yıl uzadı. Yaşamın ortalama % 20’si “ileri yaşlarda hastalık görülme oranı” denilen dilime giriyor. Bu hem bireyler, hem de toplum açısından son derece tatsız bir durum; zira yaşlılıkta ortaya çıkan kronik hastalıklar, bireyi ve yakınlarını zorladığı gibi, ülkelerin sağlık hizmetlerine çok büyük bir yük bindiriyor.
İlgili link: Yaşlanmayı tersine çevirip gençleşme mümkün mü?
Evrimin hızı yaşamın uzama hızına yetişemiyor!
Biyolojik olarak yaşlanma, bedenin kendi kendisini onarma yeteneğini yavaş yavaş kaybetmesidir. Ne yazık ki bunun en önemli nedeni evrimdir.
Gençlikte, hücrelerde aşınma ve yıpranma gibi olumsuzluklar görülmez, çünkü hücrelerin gelecek nesillere genlerimizi aktarması için hep sağlıklı ve işlevsel kalması gerekir. Doğal olarak onarım yeteneği gençlerde yüksektir. Fakat son 150 yıl içinde yaşam süresinin iki katına çıkması, evrimin doğal işleyiş hızını aşan bir gelişme; evrim bu değişikliğe uyum sağlamakta zorluk çekiyor.
Partridge bu uyumsuzluğu şöyle açıklıyor: “Evrimsel geçmişimizdeki atalarımıza göre çok uzun yaşıyoruz. Dolayısıyla doğal seçilim, ömrümüzün uzayan kısımlarında gerekli değişiklikleri yapmaya fırsatı bulamıyor.”
Yaşlanma süreci nasıl ilerler? Yaşlanma nedenleri yada Nasıl yaşlanırız? sorusunun cevabı da bundan sonra başlıyor.
Onarım süreci ileri yaşlarda görevini yapamayınca hasarlar giderek çoğalmaya, birikmeye başlar. Organlar ve dokular protein ve diğer artıkların oluşturduğu birikimler yüzünden tıkanır. Genetik mutasyonlar üst üste yığılır.
Kromozomlar çözülmeye başlar. Bazı hücreler kanserleşir, diğerleri zombi haline gelir. Bağışıklık savunması zayıflar. Hücrelerimizin enerji santralleri olan mitokondriler bakımsızlıktan iş göremez hale gelir.
Düşük seviyeli iltihaplanma vücudumuzun içinde sinsi sinsi ilerler. Bütün bunlar kalp krizinden katarakta uzanan yaşa bağlı musibetlere yol açar. Uzmanlar bütün bu kronik hastalıkların 60 yaşından sonra logaritmik olarak arttığına dikkat çekiyor.
Aceleye gerek yok
Bilim sayesinde bu onarım mekanizmalarına ilgi artıyor ve ilaçlarla bu süreci başlatmanın artık mümkün olduğu anlaşılıyor. Şimdi herkes bu ilaçların ne zaman piyasaya çıkacağını merak ediyor. Ancak aceleci davranmamakta fayda var.
Bugüne dek “beklenilen mucize gerçekleşiyor”, “ölümsüzlüğe doğru” gibi gerçek dışı beklentilerle geliştirilen moleküller ne yazık ki piyasaya çıkma fırsatı bulamadan çöpe gitti. Bunların başında Sitris İlaç’ın geliştirdiği ve ömrü %50 oranında uzatacağı iddia edilen resveratrol adındaki molekül geliyordu.
Peki büyük umut bağlanan çalışmalar niçin başarısız oluyor? Nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
- Fareler üzerinde olumlu sonuçlar alınsa da, deneysel ilaçların %90’ı insanlarda işe yaramıyor.
- İnsanlarda yararlı olsa bile bu ilaçlar piyasaya çıkamıyor. İstatistiklere göre aday ilaçların piyasada başarı şansı yalnızca 1/5000.
Bakmadan geçme: Yaşlanmayı önlemek ve ömrü uzatmak mümkün mü? Bilim ne diyor?
Dünyayı değiştirecek moleküller
Bugün yaklaşık 50 şirket bu işin içinde; düzinelerce farklı bileşik ve yolak üzerinde çalışıyorlar. İnsanlar üzerinde klinik deneyler de başlamak üzere. Ama herkes biliyor ki bu şirketlerin çabalarının çoğu sonuçsuz kalacak.
Ama yine herkes biliyor ki en azından bir tanesi başarı kazanacak ve tıp dünyasında sansasyon yaratacak. Bugün öne çıkan gelişmelere bir bakalım.
Hücrelerde biriken çöpü temizleyen ilaç
Şu anda başarı şansı en yüksek ilaç sınıfı senolitik adı verilen ilaç grubudur. Bunlar yaşlandıkça birikim yapan eskimiş hücreleri arayıp bulurlar ve imha ederler. Bu hücreler bir çeşit geri döndürülemez biçimde hasar görmüştür ve senescent (yaşlanmış, kocamış) olarak bilinen bir evreye girmiştir. Bu evrede hücre “imdat frenini çeker; olduğu yere çömelip yok edilmeyi bekler.”
Bu süreç hücrelerin kanserleşmesini önlemek üzere evrilmiş olabilir. Ama zaman içinde geri teper. Linda Partridge bu süreci şöyle açıklıyor: “Senescent hücreler normal olarak temizlenir ama yaşlanma sırasında bu mekanizma doğru çalışmaz, birikim yapar ve sonuçta doku hasarı oluşur. Bu hücreler zombiler gibidir. Onarılamazlar ama ölü de değillerdir. Sadece zarar verirler.”
Oxford Üniversitesi’nden biyokimyacı Lynne Coxise bu hücrelerin yaşlı bir fareden çıkartılıp, genç bir fareye nakledilmesi durumunda, ihtiyarlıkta görülen hastalıkların erken yaşta ortaya çıktığını söylüyor.
Nedir bu hastalıklar? Damar sertliği, tip 2 diyabet, eklem romatizması, Parkinson, Alzheimer ve katarakt. Ancak bunun tersinin de geçerli olduğunu ileri süren Cox, “Eğer yaşlı bir faredeki senescent hücreleri çıkartırsanız gençleşir ve daha sağlıklı olur” diye konuşuyor.
Şu anda senoterapi denilen ve hücre çöpünü temizleyen yöntem büyük umutlar bağlanmış durumda. Örneğin tek bir ilaçla yaşlılığa bağlı pek çok hastalık ortadan kalkabilir. Bu ilaçların dozu da ayarlanabilecek; yılda bir veya 6 ayda bir kür uygulanabilecek.
Peki, bu ilaçlar ne zaman piyasaya çıkacak? Yanıt “en kısa zamanda” olabilir. İlaç geliştirmede izlenen normal süreç, bu ilaçlarda da geçerli olursa, James Peyer’in (Apollo Ventures isimli biyoteknoloji şirketlerine destek sağlayan inkübatörün kurucusu) tahminlerine göre ilaçlar klinik deney aşamasına 6 yıl içinde geçecek.
Başka hastalıklar için geliştirilen ilaçlar
Yaşlılığı önlemek için değil, başka hastalıkları tedavi etmek için geliştirilen bazı ilaçların yaşlanmayı da yavaşlattığı görülüyor. Bunlardan biri diyabet ilacı metformin. Hayvan deneylerinde yaşamı ve sağlıklı süreyi uzattığı biliniyor. Bir diğeri ise spermidine.
Bu beslenme takviyesinin farelerde mitokondriyel fonksiyonları yenilediği görülmüş. Bu spektrumunu diğer ucunda, bir kemoterapi ilacı olan dasatinib ve bitki özü kersetinin birlikte kullanıldığı bileşik yer alıyor. Bunlar aşınmış, eskimiş hücreleri hedef alıyor.
Ne var ki bunların hiçbiri henüz insanlar üzerinde yaşam kalitesini düzeltmek amacıyla kullanılmış değil.
Ufukta umut verici bir başka molekül de akyuvarları gençleştiren ve bunların gücünü artıran ilaçlar. Repair Biotechnologies isimli bir biyoteknoloji şirketi şimdi bu moleküller üzerinde çalışıyor.