Buzullar eridikçe donmuş virüsler tekrar canlanmaya başlıyor!
Bakterilerin milyarlarca yıldır varlığı olduğu düşünülüyor. Daha önceki, 4 milyar yıldan yaşlı en eski fosil bulundu! haberimizde bulunan mikrop kalıntısının bugünkü mikroplara benzediğini yazmıştık. Küresel ısınma oluştukça, kutuplarda bulunan çözülmeler başladı. Dünyanın şu ana kadar bilinen yaşı 4 milyarı buluyorsa, bir çok bakteri halen donma noktalarında bulunmakta. Bilim insanları buzullar ve donmuş topraklarda şimdiye kadar insanoğlunun tanışmadığı türden bakteri ve virüslerin çoğalacağı görüşünde. Buzullar eridikçe donmuş virüsler tekrar canlanmaya başlıyor! Bu açıkcası ciddi bir tehdit olsa gerek.
Yazımızda tarih boyunca bakterilerin ve virüslerin insanlara olan etkileri ve yaşadığı ciddi tehlikelerden bahsedeceğiz.
Buzullar eridikçe donmuş virüsler tekrar canlanmaya başlıyor!
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, bu iki sonuç Dünyanın kaderi ile alakalı terimlerdir. Küresel Isınma, Atmosfere yayılan gazların uzaya gitmediğini düşünürsek, adeta gazların çevirdiği havanın, sıcaklığı ciddi bir şekilde arttırıp, iklim süreçlerini değiştiren, artan ısıya verilen addır.
Küresel Isınma son 50 yıldır ciddi bir şekilde ölçülmektedir. Sıcaklık 20. yüzyılda 0,4 derece ile 0,8 derece arasında arttığı gözlemlenmektedir. Fakat 19. yüzyılda denizde ve karada hesaplanan sıcaklık 0,75 kadar arttığı eski kaynaklarda bulunmaktadır.
Dünya Meteoroloji Organizasyonu ve NASA’nın hesaplamalarına göre uydulardan elde edilen verilere göre, 1880’den beri en yüksek sıcaklık 2016 yılı olmuştur.
Bilim çevrelerinde Kürsel Isınmanın ana sebebi karbondioksit oranının artmasından dolayı gelişmektedir.
Tarih boyunca virüsler ve bakteriler, İnsanlarla beraber yaşamıştır. Toplu ölümler, salgınlar, zehirlenmelerin nedeni hep virüslerden kaynaklanmaktaydı. İnsanoğlu virüslerle savaş ilk defa Alexander Fleming’in bulduğu Penisilin ile başlamıştır. Antibiyotik denen ilaçlar, ilk defa iyi bakterilerin ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
2017 yılında ise 12 farklı zararlı bakterinin listesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanmıştı ve bunlara karşı Antibiyotik üretiminin acilen yapılmasından bahsediyordu.
Peki çok çok önceleri var olan Kutup ve buzullarda bekleyen bu bakteriler bir gün tekrar dünyayı etkilerse neler olur?
Bir çok Amerikan dizilerinde virüslerin dünyayı yaşanmaz hale getirdiği ve toplu ölümlerden bahsetmekte. Ya bunlar gerçek olursa?
Size virüslerin tekrar canlanması ile ilgili bir kaç örnek vereceğiz. Son 20 yılda çok görülen bazı yaygın bulaşıcı hastalıkların öldürücü olduklarını görmüşsünüzdür.
Özellikle sizlere Dünyanın en soğuk yerlerindeki çözünmelerden kaynaklanan salgın hastalıklardan bahsedeceğiz.
1942’de Donmuş Ren Geyiğinden dünyaya yayılan Şarbon Virüsü!
1942’lerde Sibirya’da donmuş bir Ren Geyiği, çözülmeye başlar.Şarbon virüsü buradan toprağa ve suya karışmıştır. Bu bölgede 2 bin kadar geyik bu virüse yakalanmıştır. 20. yüzyılda ise hesaplamalara göre Sibirya’da milyondan fazla geyik öldü. Bunların ölümleri genelde binli binli toplu mezarlar olduğu görülmektedir. Şu an donmuş olan bir sürü şarbon virüslü geyik bulunmaktadır.
2016 yılının Ağustos ayında tekrar Sibirya’da şarbon vakası görülmüştür. 12 yaşında bir çocuk ölmüş ve etrafındaki kişilerin 20’side hastanelerde tedavi olmuştur.
Küresel ısınma sonucu kutuplar ve yakın bölgelerinde buzlar eridikçe yerlerini kara veya sular almaktadır. Kara ve suların kar ve buza oranla daha az yansıtıcı olması Güneş ışınımı daha çok emmekte ve bundan sebep daha fazla ısınmaya neden olmaktadır.
Normalde donan bir toprak yarım metreye kadar çözülebilmektedir. Küresel ısınma arttığında bu derinlikler gittikçe derinleşeceği gözükmekte.
Şu anda Uydulardan gelen veriler ışığında, Kuzey Kutbunun ısı artışını bakıldığında, diğer bölgelere göre 3 kat daha hızlı olduğu belirlendi.
Donan virüsler ölmemiş bir şekilde, güneş ışını ve oksijen olmadan sağlıklı bir şekilde beklemektedir. Milyonlarca yıl önce Dünyanın müdavimleri olan Dinazorlar, Astreoid çarpması sonucu oluşan dumanın güneş ışınlarını dünyaya almaması ile hayat durma noktasına geldiğinden yok olmuştu. Acaba onları yok eden o zamanlardan kalma virüsler olabilir mi?
1700 ve 1800’lü yılların toplu ölümlere neden olan Bubonik Veba ve Çiçek Virüsü Sibirya’da görüldü!
2011 yılında yapılan araştırma da, buzulları eriyen ve çözülen toprakları olan Sibirya’da bundan 200 ile 300 sene önce toplu katliam yapan virüs salgınlarının olduğu görüldü.
1890 yılında Sibirya’da büyük bir Çiçek salgını sonucu kasabanın neredeyse yarısı ölmüştür. 1990 yılında ise Sibirya’nın güney tarafında, Taş devrinden kalan insanlar bulunmuş ve fosillerinde halen çiçek hastalığı izleri duruyordu.
Sibirya örnekleri gittikçe çoğalacaktır. Çünkü aynı zamanda eriyen buzulların altındaki toprakta rant peşinde olan ve değerli maden arayan şirketlerde devamlı didik didik toprağı deşmektedir. İnsanlar kendi elleri ile daha önce görmemeiş ölümcül virüsleri görebilir.
Ayrıca 1918 ölümcül İspanyol gribi Virüsünün ataları ise Alaska’nın çözülen topraklarında bulundu. Antartika’da da çok eski virüsler bulundu.
Toprak altında bulunan bu virüsler kaç yıl yaşayabiliyor?
2005 yılında NASA 32 bin yaşında bir virüsü Alaska’nın buzullarında bulmuş ve onu tekrar canlandırmayı başarmıştı.
2007 yılında ise Antartika’da buzullarda 8 milyon yaşında bakteri bulundu. Bu bakteriyi tekrar hayata döndürüldü.
Spor üreten Bakteriler uzun süre donmuş halde kalabiliyor. Bunlara örnek olarak, Şarbon, Tetanos, Botulizm ve mantarlar gösterilebilir.
2014’te, Sibirya’da 30 metre derinlikte 30 bin yıllık iki büyük virüsü (Pithovirus sibericum and Mollivirus sibericum) yeniden canlandırmıştı. Bu virüsler insanları direkt etkilemiyor ama, İnsan vücudundaki bakterilerin yapılarıyla oynayabiliyor.
Daha öncede belirtiğimiz gibi donmuş toprakların çözülmesi ile Sibirya bir çok madencinin merkezi olmuştur. Toprağın derinliklerine inen çalışmalar, yeni salgınlara neden olabilecek virüsleri dünyaya yayabilir.
Fakat sadece kutup bölgelerinde eski bakteri bulunmadı. Mesela Meksika’da 300 metre derinlikte Lechuguilla mağarasında bulunan kristallerde, 2017 Şubatında NASA tarafından yapılan araştırmada kristaller içerisinde 10-50 bin yıllık mikroplar bulunduğunu açıklamıştı.
Bir başka bölge ise Çin’in Tibet şehrinde ise yüksek bir platoda erimeye başlayan buzul gölde, insanlara hastalık yapmadığı ama 18 doğal bakteri ile de etkileşime geçmediği gözlemlendi. Bakteriler, diğer bakterilere karşı zamanla kendilerini korumak adına kalkan geliştirir ama birbirleriyle görüştükleri zaman. Tibette bulunan bu bakteriler donmuş olarak bulunurken, günümüz bakterileriyle daha önce hiç tanışmadıysa nasıl kendini korumaya çekiyor?
Bilimsel olarak cevabı, bakterilerin daha önceki bin, on bin, yüz bin, milyon yada milyar yıl önce birbirlerini tanımış olmalarından geliyor.
Antibiyotiklere cevap vermeyen bakterilerin tehlikeleri
Yani Tibet’teki uyandırılan bakteriler insana zarar vermiyor ve ama Antibiyotiklere de cevap vermiyor. Ya insana zarar veren bir bakteri olsa neler olacak kim bilir?
Alaska, Kanada ve Rusya arasında bulunan Bering donmuş bölgesinde neredeyse 30 bin yıldır donmuş bakteriler bulundu. DNA’sı incelendiğinde, bazı antibiyotiklere cevap vermediği görüldü.
Bağışıklık Sistemi daha önce tanışmadığı bakterilere karşı hummalı çalışır. Fakat bazı kötü bakteriler ya uzun süre zorlar yada öldürür. Burada en önemli olan, antibiyotiklere de cevap vermeyen kararlı uyanmış bakterilerin tehlikesi.
Küresel Isınma hız kesmeden ilerliyor. Kuzey’de bulunan ülkeler daha önce görmedikleri virüslerle tanışabilir. Mesela sıtma, kolera, humma gibi öldürücü salgınları yayan bakteriler eriyen buzul topraklarında halen yaşıyor olabilir.