Bilimsel hurafeler, batıl inançlar, yanlış söylentileri düzeltmenin yolları var mı?
Önceden inanılmış yanlış bilgileri değiştirmek o kadar da zor değil. Sözdebilim adı altında bilim dışı bir çok kafa karıştırıcı inanışlar, Bilimsel hurafeler, batıl inançlar, bilimsel yalanlar ile nasıl baş edebiliriz? Bilim insanları sözdebilim’ e karşı.
Bilimsel hurafeler, batıl inançlar, yanlış söylentileri düzeltmenin yolları var mı?
Aile ve dost toplantılarında kimileri bilime ters düşen ve insanların genelde geçiştirmeyi yeğledikleri görüşleri gündeme getirebilir. Bilimsel gerçeklerden uzak
olan kişilerin görüşlerini masabaşı sohbetlerinde değiştirmeye çabalamak hiç de kolay değildir.
Peki, bu yanlışları düzeltmek için onca çaba harcamaya değer mi? Yanlış algıları düzeltmenin yollarını araştıran Exeter Üniversitesi bilim insanlarından Jason Reifler, bu çabaya değeceğine inanıyor.
Bakın neler yapmanız gerekiyor?
Yanlış inançların çürütülmesi, doğası gereği, bu inançların yayılmasından daha güçtür. Bir yalanın dilden dile dolaşması çok kolaydır, ancak bunun neden yanlış olduğunun kanıtlanması biraz zaman alır ve belli bir bilgi birikimini gerektirir.
“İklim ezelden beri değişip duruyor ve bunun insanlarla hiç bir ilgisi yok” gibi yanlış bir görüşü ele alalım. Bu görüşe sahip olan insanlara tersini kanıtlayabilmek için dünyanın şimdilerde karbondioksit salımlarımız yüzünden daha önce hiç görülmemiş bir hızla ısındığını anlatmanız ve bunu da yaygın söylenleri çürüten Skeptical Science vb. internet sitelerinde yer alan bilimsel gerekçelere dayandırmanız gerekir.
Kestirme yollar var mı?
Ancak görüşleri inandırıcı kılmanın daha kestirme yolları da olabilir. Kayınpederiyle giriştiği tartışmanın ardından Skeptical Science adlı siteyi kuran George Mason Üniversitesi’nden John Cook, insanların birbirlerinin sözünü kesmeden yaptıkları “koşut” tartışmaların çoğu zaman mantıksal yanılgıları daha etkili bir biçimde gözler önüne serebileceğine dikkat çekiyor.
Örneğin, “iklim sürekli değişiyor” söylemi, insanların oldum olası hırsızlık yaptıklarını ve bu yüzden kapıyı kilitlememenin soyulma olasılığını artırmayacağınıvöne sürmek gibi bir şey.
Ne var ki, birilerinin yanlış bir görüşünü değiştirmeye çalışmak onların bu görüşlerine daha da güçlü bir biçimde bağlanmalarına yol açabilir.
Gerçeği nasıl göstermeli
Cook ile Bristol Üniversitesi’nden Stephan Lewandowsky’ nin ortaklaşa kaleme aldıkları, 2011 yılında yayımlanan The Debunking Handbook (Gerçeği Göstermenin El Kitabı) adlı kitapta farklı türde üç olumsuz etki ele alınıyor.
Bunların ilki ve en basit olanı, insanların yoğun bir karşıt sav bombardımanına tutulmaları sonucunda tüm bu bilgileri işlemden geçiremeyip sonunda yanlış görüşlerine daha sıkı sarılmaları durumu olan “ aşırı yüklenme” etkisi.
Ancak Eylül ayında yayımlanan ve Lewandowsky’nin de katıldığı bir araştırma daha umut verici. Batı Avustralya Üniversitesi’nden Ullrich Ecker’in araştırması, aşırı yüklenmenin yaratabileceği olumsuz etkinin ancak savların güçlü temellere dayandırılmaması durumunda söz konusu olabileceğine işaret ediyor. Bu da, gerçekler konusunda emin olmadığınızda işi oluruna bırakmak yerine biraz araştırma yapmanız gerektiği anlamına geliyor.
Araya sıkıştırılmış gerçek
İkinci tür etki, bir söylenin salt konuşulmasının bile o konuyla ilgili inancı daha da pekiştirebileceği görüşüne dayanan, aşinalık etkisi. Bu görüş yanlış bir inanışı çürütmeye çalışanların bu söylenleri yinelemekten kaçınmaları gerektiği yönünde aldatıcı bir öneriyi de beraberinde getiriyor.
Ancak son araştırmalar bu görüşe de karşı çıkıyor. Yine de, kişi dikkatini vermediğinde yanlış görüşünü sürdürebiliyor.
Diyelim ki, Japonya’da kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı uygulamasına geçici olarak ara verildiğinde bile otizm olayına rastlandığı türünde bilgileri peş peşe sıralayarak aşı ile otizm arasında bir bağlantı olmadığını kanıtlamaya çalışıyorsunuz.
Bu konuda hiç bilgisi olmayan ancak orada bulunan birileri konuşmanın ufacık bir bölümüne kulak misafiri olsa bile, ikisi arasında bir bağlantı olduğu yönünde yanlış bir izlenime kapılabilir.
En güvenilir yol
Bu yüzden en güvenli yol yine de “ gerçeklerle örülü ” ya da “gerçeklerin araya sıkıştırıldığı” birtakım bilgiler vermekten geçiyor. Yanlış bilgiye değinmeden önce gerçekleri ortaya koyarak işe koyulun ve ardından bu gerçekleri yineleyin.
Bir de, yapılan düzeltmenin dünya görüşünüze ters düşmesi durumunda yanlış inancın daha da pekiştiği temeline dayanan dünya görüşü etkisi var. Reifler bu etkiye beş deneyden yalnızca ikisinde tanık olduğunu belirtiyor. Dahası, son araştırmaların bir bölümünde benzer sonuçlara tanık olunmakla birlikte, çoğunda bu etkiye hiç tanık olunmadığına da dikkat çekiliyor. Bu da, söz konusu etkinin çok daha ender görüldüğüne işaret ediyor.
Peki, sonuçlar neden böylesine çelişkili?
Bunun nedeni bilinmiyor, ama kimi insanların özellikle bu tür etkilere duyarlı olabileceklerine inanılıyor. Kısa bir süre önce yayımlanan bir araştırma düzmece haberlere inanma eğiliminin kişinin kuruntulu, inakçı, dinsel açıdan tutucu bir yapıya sahip olması ve çözümleyici düşünceye yeterince sahip olmamasıyla ilintili bir durum olduğunu ortaya koyuyor.
Ancak insanların yanlışlarını düzeltmeye çalışırken bu özelliklerine dikkat çekmek ve onlara “yanılıyorsun” ya da “bilgisizsin” türü hakaretlerde bulunmak yerine, söylediklerine kulak vermek ve asılsız görüşlere neden kapıldıklarını açıklayacak türde sorular sormak gerekiyor.
Güvenilir kaynaklar inandırıcı
İyi bir haber, toplumsal olayların asılsız söylentileri çürütülmesi açısından kusursuz koşulları da beraberinde getiriyor olması. İki kişi arasında biraz güven olduğunda, birinin ötekinin söylediklerine kulak kabartması da daha olası. Güvenilir ve inanılır bir kaynaktan gelen düzeltmeler çok daha ciddiye alınırlar.
Dahası, bir konunun yüz yüze tartışılmasına ayrılan süre sosyal medya aracılığıyla kurulan ilişkilere kıyasla daha uzundur.
Kötü haber, tüm bunlar hesaba katıldığında bile, özellikle de dünya görüşüne ters düşüyorsa birilerini inancından vazgeçirme olasılığının yine de çok düşük olduğudur. Özellikle de tutucu kişilerde dünya görüşlerine ters düşen düzeltmelerin etkisiz olduğuna dikkat çeken Ecker, “Bu durum özgür düşünceli kişilerin dünya görüşü etkisine bağışık oldukları anlamına gelmiyor, ancak bu uğurda boşa kürek sallandığına yalnızca tutucu kişilerde tanık oldum,” diyor.
O zaman böyle bir işe kalkışmanın ne yararı var?
Öncelikle, insanlar sahip oldukları asılsız görüşlerden sorumlu tutulduklarında bu görüşleri çevreye yayma olasılıkları daha düşük oluyor. Tanıdıkların yalan yanlış görüşlerinin sorgulanması, bu kişilerin başka zamanlarda saçma sapan sözler etmeden önce bir kez daha düşünmelerine olanak tanıyabilir.
Ayrıca, aynı yerde bulunan başka insanları da dikkate almak gerekiyor. Teyzenizi görüşlerinden caydıramasanız da, yeğeninizin düşüncelerini etkileyebilirsiniz.
Nitekim, ABD nüfusunun küresel ısınmanın hiç olmadığına inanan yaklaşık yüzde 7’lik bir kesiminin görüşünü değiştirme olasılığının çok düşük olduğunu düşünen Cook, bu sınırlı kesimin yerine inandırılması daha kolay olan çoğunluğa odaklanmak gerektiğini öne sürüyor. Cook, görüşlerinden asla vazgeçmeyen
teyze ve amcaların çocuklarına aşılanacak birtakım olumlu görüşlerin onların iklim değişikliğine karşı çıkan ana ve babalarının izinden gitmelerini önleyebileceğine inanıyor.
Tüm bunlar insanların hevesini kırabilir. Ancak gerçeğin önemli olduğunu asla unutmamak gerekir. Çocuklar aşılarla ilgili yalan yanlış bilgiler yüzünden ölüyor. Güney Afrika’da HIV ve AIDS’in yadsınmasından ötürü yaklaşık 300 bin kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Arada sırada olsa da, birilerinin görüşünü değiştirebilirsiniz-ama karşılığında bir teşekkür beklemeyin.
Cook’un kayınpederi iklim değişikliği konusundaki inancını koruyor olsa da, babası bu konuda artık çok farklı düşünüyor. Cook babasına görüşünü neden değiştirdiğini sorduğunda, kimi araştırmalarda tanık olunan bir olguyla karşı karşıya kaldığını, babasının bir zamanlar farklı bir görüşte olduğu gerçeğini tümden yadsıdığını belirtiyor.