Dünya genelinde değişmeyen gıda fiyatları Türkiye’de neden yükseliyor?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2017 Nisan ayı raporuna göre, yılın ilk çeyreğinde enflasyonun yüzde 11,87 olduğunu açıklamıştı. Özellikle enflasyonun artması, Gıda, Alkollü içecekler ve Tütün, Ulaştırma sektörlerindeki artışlardan kaynaklanmakta. Fakat garip olan Dünya genelinde değişmeyen gıda fiyatları Türkiye’de neden yükseliyor? Türkiye İstatistik Kurumu kısa adıyla TÜİK ve TCMB’sının açıklamaları ile bu sorunun cevabını aramaya çalışacağız.
Dünya genelinde değişmeyen gıda fiyatları Türkiye’de neden yükseliyor?
Tüketici Fiyat Endeksi yani TÜFE oranları enflasyonun hangi kalemlerde arttığını gösterir. TÜFE analizini, Türkiye İstatistik Kurumu kısa adıyla TÜİK araştırıyor. 2017 Nisan raporuna göre hangi sektörlerde artış olduğunu gelin beraber inceleyelim.
TÜİK en çok artan fiyatların yani yıllardır ağzımızda olan kelime olan Zam şampiyonu, Alkollü içecekler ve Tütün ürünleriydi. Aslında bunun anlamı talep olan mal yada çok satılan mal devamlı zamlanır. Birde bunu üretip satanlar çoğu yabancı kurumlara aitse. Alkol ve Tütün grubunda fiyatlar yüzde 21,65 artmıştı. Arkasından Ulaştırma sektöründe artış yani yıllık zam oranı yüzde 17,94’e çıkmıştı. Onun arkasından gelen ise Gıda sektöründe aynı zamanda içinde Alkolsüz içeceklerde var ve yıllık zam oranı ise 15,63’e çıkmıştı.
Fakat yıllık enflasyona etki eden en ağır grup gıda ve alkolsüz içecekler yüzde 21,77 ağırlığında etki etmektedir. Mart ayı dikkate alındığında yıllık enflasyon yüzde 12,53’e çıkmıştı.
Enflasyon neden artar sorusuna, TCMB cevap aramış ve bazı nedenleri sıralamıştır. Yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında bu artışın ana sebebinin gıda olduğu belirlenmiştir.
Peki Tarım ülkesi olmamıza rağmen Gıda fiyatları neden bu kadar artıyor?
TCMB bu artışın arkasında 3 neden bulmuştur.
- Hava şartlarından dolayı, üretim kaybı
- Türk Lirasının değer bakımından kan kaybı yaşaması
- Tarım ürünleri satan firmaların tekrar ayağa kalkması
Ayrıca yeni bir denetim kurumu kurulacak ve bu fiyatların neden yükseldiğini anında denetleyecek. Gıda Komitesi uzun adıyla “Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi” yükseliş gördüğünde hemen müdahale edecek. Fiyatların artması ise sınırlandırılacak. Fakat iç piyasada üretici artık kafasına göre fiyat arttırımına gidemeyecek.
TCMB ise kendinden emin olarak 2017 sonu için Enflasyon hedefinin yüzde 9, 2018 yılında ise bu rakamın denetimlerle yüzde 7’ye düşeceğinden ve bu rakamın sabitleneceğini söylüyor.
Fakat burada Çiftçinin artan maliyetleri, her sene ürün miktarının aynı olmayışı, gübre alımı, mazot tüketimi vb. gibi artan maliyete endekslendiğinde yüzde 7 yada 8 sabit tutum işleri devam ettirebilecek mi?
Bunun cevabını zaman gösterecek diyelim desek olmaz. Çünkü görünen köy kılavuz istemez. Enflasyon artmayacak belki ama çiftçileri zor günler bekliyor diyebiliriz. Neden mi?
Tarım konusunda uzman olan ve BBC’ye röportaj veren Bloomberg HT kanalında program yapan İrfan Donat, sorunun çözümü için dibine inmek gerektiğini söylüyor. Üretimin pahallı olduğu yerde tüketim daha da pahallı olduğunu belirtiyor.
Gıdada artış olmasının başlıca nedenleri nelerdir?
1. Üretici, Üretim yapmak için gerekli etkenlerin çoğu ithal geliyor!
En kritik olanı Üreticinin üretim yapması için yurt dışına bağlı. Çünkü gübre, ilaç ve mazot gibi ihtiyaçların maliyeti devamlı yükseliyor. Merkez Bankası üreticinin satış fiyatını sabitlesin, ama ithal gelen bu etkenlerin fiyatının bu oranlarda artmama garantisi vermesi gerekir.
2. Her sene aynı üründen aynı karı elde edilmesi beklenmesi
Üretici bu sene domatesten çok kazandıysa, önümüzdeki senede domatese yükleniyor. Böyle olunca da diğer sene bir çok kişide domates işinde para var deniliyor ve herkes domatese ağırlık veriyor. Ortada Domates çok olduğunda da mecburen fiyat düşüyor. Bu arada diğer tarım ürünleri de üretim azaldığından, satış rakamları da tavan yapıyor. Yani ne kadar bir üründe fazlalık olursa, kazanç düşmeye başlıyor. Arz talep meselesi gibi düşünün. Uzmanlar bunun planlama hatası olduğunu, bunu yapmak için devletin üreticiyi ciddi eğitimler vermesi gerekiyor.
3. Devletin tarımı kalkındıramaması
Her şeyi devletten beklemek olmaz, biraz çaba lazım diyebilirsiniz. Ama Devlet ciddi bir şekilde özellikle Kırsal alanlarda bilinçlendirme yapılmazsa kökten bir reform olmaz. Çekirdekten çiftçilikte reform yapılması gerekir.
4. Küresel Isınma ve Mevsim Anormallikleri
Küresel Isınma gelecek zamanları bekleyen en tehlikeli sorunlardan biridir. Mevsimlerin özelliklerini de değiştiren bu sorun ile ülkeler uğraşmaktadır. Fakat çoğu ülke tarım şartlarını olası sorunlarına önlem alıp, üretimlerini yaparken mevsim anormalliklerini dikkate alıyor.
Türkiye’de ise gıda fiyatları anormal mevsim koşullarında bir anda tavan yapıp bir anda düşebiliyor. Yanlış anlaşılmasın ama tüm dünyada da iklim değişiklikleri anormallikleri sorun zaten ama bizdeki gibi çalkantılı olmuyor. Hatta enflasyonlarını bile etkileyecek düzende de gözükmüyor.
5. Topraktan Halka Perakende Yasası halen oturmaması
Bildiğiniz gibi yeni çıkan Perakende yasası ile üretici malını direkt tüketiciye satabilecekti. Arada ki bir çok aracı ortadan kalkıyordu. Tarım kooperatifleri yavaş yavaş tüketiciye ulaşmak için çalışmalar yapıyor. Topraktan Halka kampanyası büyüdükçe, fiyatların yüzde 400’lere varan Kar marjları da düşmesi gerekiyor. Fakat halen üretim yapan çiftçiler, aracılara mal satmaya devam ediyor. Pekte uğraşmak niyetinde değiller, çünkü hazır verilen nakit para, çiftçinin işine daha çok geliyor.
Bunla ilgili en iyi örneği Türkiye Ziraat Odaları Birliği başkanı Şemsi Bayraktar‘ın açıkladığı Nisan 2017’de üretici ile market satış fiyatları değerlendirmesiydi. Bu açıklama inanın her şeyi göstermekte. Aradaki fark yüzde 650’ye varan bir uçurum görüldü.
Aradaki farkın en uçuk olduğı Kuru Soğanın ilk fiyatı ile son tüketici alım fiyatı arasındaki fark yüzde yüzde 646,67 olduğu belirtilerken, en çok yenilen meyve Elma ise yüzde 488,43 fark görüldü. Yani markette 4 liraya satılan Elmanın kilosu topraktan ilk toptancıya geçerken kilosu 70 kuruş yada 80 kuruş 1 lira bile olmadığı görülüyor. Kuru Soğanın kilosunun 2 lira olduğuna yuvarlarsak, aslında ilk fiyatının 30 kuruş bile olmadığı görülüyor.
Türkiye dışında da böyle mi?
Sorunun cevabını FAO yani Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Uzman ekonomisti Abdolreza Abbassian cevap veriyor. Türkiye’de yaşanan gıda enflasyonun sebebinin bu yüzden kaynaklandığını söylüyor. Türk Lirasında yaşanan değer kaybının, Türkiye’deki gıda fiyatlarının dünya fiyatlarına göre yükselmesine de etki ettiğini söylüyor.
Fakat küresel olarak Aralık, Ocak aylarında yaşanan kuraklık fiyatların artmasına neden oluyor ama sonra düşüş yaşanıyor. Bu oranlar tabi ki Türkiye’deki gibi o kadar uçuk artışlar değil. Abdolreza Abbassian Türkiye’deki mülteci sayısını aşırı olmasını ve 2015 yılında yaşanan Rus uçağının düşürülmesinden dolayı sonrasında Rusya ile yaşanan krizlerin bunda etkisinin görüldüğünü de ekliyor. Ayrıca Rusya ile yaşanan krizin iç piyasalarda yalan haberler ve spekülasyonlarla şişirilip, denetimin de eksikliğinin olduğunu söylüyor.
FOA’nın Türkiye gözlemcisi ve Gıda uzmanı Keigo Obara, sonbaharda yaşanan kuraklığa rağmen Dünyada arz düşerken, Türkiye’de düşmediğini belirtiyor. Yani üretimde bir sıkıntı yok. Fakat Türk Lirası 2016 yılında ABD Doları’na karşı yüzde 17’ye varan değer kaybı ona bağlı olarak, çiftçinin üretim maliyeti de arttı. Maliyeti artan ürün, tüketiciye yansıyor. Obara, gıdadaki artış faktörleri arasında asıl nedenin bu olduğunu söylüyor.
Dolar arttığında üretici dolara endeksli olduğu için maliyeti yüzde 17 arttırıyor. Diğer taraftan ondan alan ilk toptancıda alacağı fiyata yüzde 17 ekliyor, ondan alan kim varsa fiyatlara bu maliyeti koyup, kar marjlarını korumayı hedefliyor. Böylece bu artış az önce yukarıda belirttiğimiz yüzde 650’ye yakın farkın doğmasına neden oluyor.
Denetim olmadığında, serbestlik ortamında kötü niyetli kişilerin olabileceğini bu durum açıkça gösteriyor.