Dünyanın sonu mu geliyor? Durdurulamaz 6 kitlesel yok oluş
Son zamanlarda vahşi doğada gözlemlenen “biyolojik yok oluş”un, milyonlar yıl önce dünyada yaşanan 5 yok oluştan daha sert ve daha hızlı seyredeceğine dikkat çeken bilim insanları, bunun insan neslinin sonu olacağını söylüyor. Bu yazımızda 5’i doğal 1’i insan olmak üzere toplamda “Durdurulamaz 6 kitlesel yok oluş” nelerdir? Dünyanın sonu mu geliyor? Milyonlar yıl önce 5 kitlesel yok oluş nedir? İnsan geleceğini mi yok ediyor? Yok oluşun nedenleri nelerdir? Dünyada ne zaman kıtlık başlayacak? Soyu tükenen hayvanlar hangileri? sorularının cevabını bilimsel araştırmalar ve uzmanların çıkardıkları sonuçlara göre ele alacağız.
Dünyanın sonu mu geliyor? Durdurulamaz 6 kitlesel yok oluş
Her yıl toplanan Birleşmiş Milletler’in desteklediği, 100 ülkeden 550 bilim insanın birleştiği, Hükümetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim-Politika Platformu (IPBES The Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services) 2018 yılı itibari ile dünyada büyük bir hızla azalmakta olan biyoçeşitliliğin insan yaşamının da kalitesini düşüreceği ve kötü zamanlar geleceği hakkında uyarılar verdi.
Orjinal adıyla Sixth Mass Extinction yani 6 Kitlesel Yok oluş artık tüm bilim insanlarının dikkatini çekiyor. Tüm insanlığında bunu bilmesi ve devletlerin bu konuda vatandaşlara da eğitim vermesi gerekir.
Son IPBES toplantısında hazırladığı bir kapanış raporuna göre, son on yıl içinde Avrupa ve Orta Asya’da kara hayvanı ve bitki türlerinin neredeyse % 42’sinin yok olduğu gözlemlendi.
IPBES bilim insanlarından biri olan İngiltere’nin önde gelen bilim insanlarından Sir Robert Watson şu uyarılarda bulundu: “Vakit kaybetmeden harekete geçip doğayı sürdürülemez bir şekilde kullanmaktan vazgeçmekle kalmayıp, bu süreci tersine çevirmeliyiz. Yoksa insanlık kendi elleriyle geleceğini yok edecek. Sihirli bir değnek veya herkese uyan bir çare önermeyeceğim.”
Bu alarm veren dünya yok oluş çizelgesinde, ekonomileri, insanların geçim stratejilerini ve yaşam kalitesini tehlikeye soktuğunu belirten IPBES Yönetim Kurulu Başkanı Sir Robert Watson toplamda Daha iyi bir yönetişim, Biyoçeşitlilik ile ilgili girişimleri ortak bir sekteröl politika ve uygulama çerçevesinde toplamak (ulusal sınırlar bu süreçte söz konusu olmamalı), Bilimsel bilgi ve teknolojileri uygulamaya sokmak, Yüksek farkındalık ve davranış değişikliği olmak üzere 4 çare üzerinde odaklanılması gerektiğini söylüyor.
Bilim adamları ormansızlaştırma, şehirleşme, nüfusun artışı, küresel ısınma, daha fazla teknoloji, artan sanayileşme gibi tüm faktörler artmaya devam ederse, iklim değişikliğinin yanında su ve yiyecek kıtlığı da yavaş yavaş başlayacağını kesinlikle söylüyor.
2005 yılından sonra yapılan en kapsamlı araştırmada yaklaşık olarak 10 bin bilimsel rapor birleştirildi ve oluşan yeni rapor gerçekten ürkütücü.
1900’lerden sonra hızlı bir yok oluş başladı!
Kaldı ki yeni araştırmalar da biyoçeşitliliğin ne kadar büyük bir hızla azaldığını ortaya koyuyor. Proceedings ofthe National Academy of Science isimli saygın bilim dergisinde yer alan yeni bir araştırma memelilerin yok oluş hızlarını, yaşam alanlarındaki daralmayı inceleyerek şu sonuca varıyor: “Bu gidişat, insan uygarlığının temellerini hedef alan en korkutucu saldırı niteliğini taşıyor.”
Çalışmanın yürütücüsü Universidad Nacional Autonoma de Mexico’dan öğretim üyesi Gerardo Ceballos, “Memeli nüfusundaki azalma türden türe fark gösterse de dünyanın dört bir köşesinde yaygın” diyor.
Çalışmada gözlemlenen 177 memeli türünün yaklaşık yarısı 1900 ile 2015 yılları arasındaki dönemde yayılma alanlarının % 80’ini yitirmiş durumda. Milyarlarca memeli, kuş, sürüngen ve amfibi nüfusunun yok olduğunu saptayan bilim insanları, “biyolojik yok oluş” olarak nitelendirilebilecek altıncı kitlesel yok oluşa girmiş bulunduğumuzu ileri sürüyor.
Yeryüzü tarihinde bundan önce tam 5 yok oluş yaşandı. En sonuncusu olan Kretase-Paleojen dönemi dinozorların sonunu getirmişti. 65 milyon yıl önce asteroid çarpması ve yanardağ patlamalarının ortak etkisiyle gezegendeki yaşamın %75’i yok olmuştu. 21. yüzyılda iklimde ve çevrede görülen antropojenik (insan müdahalesi sonucu oluşan) değişikliklerin tetiklemesiyle 6. yok oluş ufukta görülüyor.
Tüm kıtalarda geniş alanlar, çalışmaya konu olan memeli popülasyonlarının % 50’sini 1900-2015 yılları arasında kaybetti. Çalışmada yalnızca 177 tür incelendi ve öncelik genellikle büyük memeli türlerine tanındı. Buna karşın çalışmadan elde edilen sonuçlar küresel nüfus azalması olarak değerlendirilebilir. Gerardo Ceballos, incelenen 177 memelinin sayısında kabaca 58 bin azalma olduğunu söylüyor.
Durum kutuplarda da kötü. Leeds Üniversitesi’nden Dr. Anna Hogg, Antarktika’daki buz tabakasının şekli ve kütlesini ölçmek için uydu görüntülerinden faydalanmıştı. Dr. Hogg, “Bu yoğun kar yağışına rağmen Antarktika, hızla buz kütlelerini kaybediyor, çünkü yağış oranıyla kütle artışı aynı oranda gelişmiyor. Antarktika’nın 1992’den bu yana küresel deniz seviyesine katkısı 4.3 mm civarında” diyor. Diğer taraftan Antarktika’da 1900’dan itibaren artan kar yağışı, küresel su seviyesini her on yılda yaklaşık 0.04 mm düşürüyor. Antarktika’nın çevresindeki buz kütleleri okyanuslara karıştı ve buralardaki ılık su buz dağlarının alt kısımlarını eritti.
İlgili Link 1: Antartika’da eriyen buzullar Penguenlerin sayılarını azaltmaya başladı!
Milyonlar yıl önceleri yaşanan 5 kitlesel yok oluş
Milyonlar yıl öncesinde dünyanın yok olduğunu biliyoruz. Bu yok oluşun nedenlerine bakıldığında kitlesel olarak 5 faktör bulundu.
1. Ordovisyen Yok Oluşu: 443 milyon yıl önce
Sert geçen bir buzul çağı deniz seviyesinin 100 metre düşmesine yol açtı. O dönemde genel olarak denizlerde yaşamakta olan canlıların % 60-70’ini yok etti. Daha sonra buzullar eriyince denizler oksijenden mahrum kaldı.
2. Geç Devonyen Yok Oluşu: 360 milyon yıl önce
Uzun süren bir iklim değişikliği olayı yeniden denizleri şiddetli bir şekilde etkiledi. Aralarında mercanların da bulunduğu canlıların % 70’ini yok etti.
3. Permiyen-Triyas Yok Oluşu: 250 milyon yıl önce
Bu çok geniş kapsamlı bir yok oluştu; aralarında trilobitlerin ve dev böceklerin de bulunduğu türlerin % 95’i yok oldu. Nedeni büyük bir olasılıkla Sibirya’daki yanardağ patlamalarıydı. Patlamaların atmosfere saldığı gazlar küresel ısınmaya yol açmıştı.
4. Triyas-Jura Yok Oluşu: 200 milyon yıl önce
Büyük bir olasılıkla yine bir yanardağ patlamasına bağlı olarak türlerin dörtte üçü yok oldu. Dinozorların Yeryüzü’nde belirmesi için ideal bir ortam yaratıldı.
5. Kretase-Tersiyer Yok Oluşu: 65 milyon yıl önce
Meksika’ya düşen devasa bir asteroid, dinozor ve ammonitlerin (denizlerde yaşayan ahtapot, istiridye ve salyangoz gibi canlılar) sonunu getirmiştir. Bu evreden sonra dünyada memelilerin ve zamanla insanların dönemi başladı.
Bakmadan Geçme: Dinazorların ataları ile Timsahların ataları aynı olabilir mi?
Omurgalı hayvan türü nasıl etkileniyor?
Dünyanın şu anda omurgalı hayvanlar için kitlesel bir yok oluş sürecinde olduğunu söyleyen Gerardo Ceballos, “Ancak bu yok oluşun gerçek boyutu bugüne dek hep küçümsendi” diyor.
Omurgalı düzeyindeki yok oluşun küçümsenmesinin nedeni, yalnızca türlerin yok olmasına odaklanmaktan kaynaklanıyor olabilir. Oysa popülasyon azalmasını incelemenin daha doğru bir yaklaşım olduğunu saöyeleyen Ceballos, popülasyon azalmasına öncelik vererek türlerin yok olmasını beklemek yerine, tam tersi dünyanın dört bir yanındaki popülasyon değişikliklerini takip etti.
Ne var ki bu yöntemin de bazı dezavantajları var.
Bu da omurgalı popülasyonu tarafından işgal edilmiş ortalama alanların tespitinin zorluğundan kaynaklanıyor. Memeliler, sürüngenler, kuşlar ve amfibiler gibi daha küçük türler için tahminler yapmak bile birkaç yüzyılda yüzlerce binlik popülasyon yok oluşlarını saptayabilir. Kaldı ki popülasyon yok oluşları, daha büyük tür yok oluşlarının habercisidir.
Araştırma en belirgin yok oluşların Afrika kıtasında, Hindistan’da ve Avustralya’da olduğunu gösterse de dünyanın her yerinde yaygın.
Soyu tehlikede olan hayvan türleri neler?
Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) yeryüzünde yaklaşık 3 bin türün yok olma tehlikesi iie karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor. Geçenlerde dünyada sadece bir tane kalan erkek Orta Afrika beyaz gergedanının ölmesi, konunun ne kadar acil olduğunu gösterdi.
Kenya’daki vahşi hayatı koruma bölgesi Ol Pejeta’da 2018 yılı itibari ile, Sudan adındaki son beyaz gergedanın öldüğünü açıkladı. Yetkililer, 45 yaşındaki Sudan’ın artık yürüyemeyecek duruma geldiğini ve çok acı çektiği için ötenazi kararı aldıklarını söyledi.
Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Kuruluşuna göre kritik olarak soyu tehlikede olan hayvanlar söyle:
- Amur leoparı
- Siyah gergedan
- Borneo orangutanı
- Doğu ova gorili
- Şahin gagalı kaplumbağa
- Java gergedanı
- Malaya kaplanı
- Dağ gorili,
- güney Çin kaplanı
- Sumatra fili
- Sumatra orangutan
- Sumatra gergedan
- Batı ova gorili
Daha önce size Palm yağının zararları hakkında bir yazı yazmıştık. Palm yağını çıkartırken vahşi doğanın nasıl yok edildiğini hemen aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
İlgili Link 2: Palm yağı nedir? Palm yağı yararlı mı zararlı mı?
Yiyecek kıtlığı baş göstebilir
Reading Üniversitesi’nden ekoloji uzmanı Tom Oliver yabanıl yaşamı yitirmenin yansımalarını gıda üretiminde ve ulusal ekosistemlerde sert bir şekilde göreceğimizi söylüyor. “Böcekler tozlaşma için yaşamsaldır. Bu işi elle yapamayız. Eğer doğal haşere kontrollerini yitirirsek yiyecek sıkıntısı baş gösterir. Bu işlevleri yitirirsek yiyecek fiyatları tavan yapar. Bazı meyveleri hiç yiyemeyebiliriz. Örneğin elma ve çilek.”
Dahası ekosistemdeki küçük bir değişiklik ekilebilir topraklarda verimliliğin düşmesine yol açabilir. •
Primat türlerinin % 60’ı tehdit altında olduğunu söyleyen Gerardo Ceballos‘un araştırması yalnızca biyoçeşitlilikteki azalmayı göstermiyor. Biyolojik olarak en yakın akrabamız olan primat türlerinin % 60’ının da tehlike altında olduğunu işaret ediyor. Dünyada primat nüfusundaki düşüş % 75 civarında. Bunların yok olmasının nedeni ise tamamen insan faaliyetleri. Ormanların ekonomik çıkar hesaplarına kurban edilmesi, yasa dışı avlanma primatların yaşam şansını elinden alıyor.
Bunla ilgili en güzel örnek önümüzdeki 40 yılda herkesin çok sevdiği çikolatanın ana maddesi olan kakao bitkisinin yok olacağıdır. 98 milyar dolarlık çikolata endüstrisinin temelini oluşturan kakaonun geleceği artan hızlı talep, küresel ısınma ve haşerata kadar birden fazla faktör etki ediyor.
2016 ile 2017 yıllarında Araştırma şirketi Euromonitor’ın raporuna göre dünyada çikolata şekerlemesine talep, 7 bin 540 tona ulaştı. 2010 yılına göre yüzde 10 talep artmıştır. Bu talebi tetikleyen ise dünyanın en çok nüfus barındıran Çin ve Hindistan’dandı. Dünyada üretilen çikolata ürünlerinin yüzde 20’si ABD’de tüketilmektedir. Fakat nüfusa göre yaklaşık kişi başına yıllık 11 kilo tüketen ülke ise İsviçre.
Dikkat ettiyseniz nüfus çoğaldıkça en basit göreceğimiz çikolatanın bile sonuna yavaş yavaş geliniyor. Georgia Üniversitesi İnovatif Genom Bilimi Enstitüsü yaşanan iklim değişikliği 10 ile 20 yıl içinde kakao üretiminin mümkün olduğu topraklarda ciddi oranlarda düşüşler yaşanacak. Birleşmiş Milletler’in ortak çalıştığı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, kakao üreten Fildişi Sahili ve Gana’nın bu kapsamda çok zarar göreceğini açıkladı. Bu ülkelerde kakao köylülerin geçim kaynağıdır. Diğer tehdit olan aç kalan böceklerde Kakao’ya saldırmakta. Eğer üretim biterse buradaki insanlar ya köylerini bırakacak, yada açlıkla mücadele edecek yada edemeyecektir.
İlgili Link 3: Dünyayı kasıp kavuran sıcaklıkların nedeni Küresel Isınma!
Yok oluşların belli başlı nedenleri
Ceballos yok oluşların nedenlerini şöyle sıralıyor:
- Habitat dönüşümü,
- İklim değişikliği,
- İnsan nüfusundaki önlemeyen artış ve aşırı tüketim,
- Toksifikasyon,
- Zararlı türlerin istilası,
- Hastalıklar,
- Büyük ölçekli nükleer savaş.
“Altıncı yok oluş yanı başımızda ve bunu durduracak ve tersine çevirecek bir eylem planı için elimizde çok küçük bir zaman aralığı var” diye konuşan Ceballos, “Bu zaman aralığı en fazla 20 veya 30 yıl olabilir. Oysa elimizdeki verilere göre gelecek 10 yılda insanın biyoçeşitliliğe saldırısı daha vahşi olacak. Bu gidişat insanı çok karanlık bir geleceğin beklediğini gösteriyor” diyor.
Okumadan Geçme: Dünyanın tatlı su kaynakları ne kadar kaldı? Su kaynakları tükeniyor mu?
Stephen Hawking dünyada yaşamın en fazla 100 sene olabileceğini söylemişti
14 Mart 2018 tarihinde ölen 76 yaşında hayatını kaybeden İngiliz fizik profesörü Stephen Hawking genel görelilik ve karadeliklerle ilgili araştırmalarıyla ün kazanmıştı.
Stephen Hawking kendi araştırmalarında, önümüzdeki 10 yada 20 yıl içinde insanlığı bekleyen zorluklar ve hazırdaki tehditlerin biraz daha büyüyeceğini söylemişti. Ölmeden önce yaptığı bu açıklama, gazetelerde manşet oldu.
Stephen Hawking paylaştığı bu yazılarda insanlara başka gezegenlere yerleşmesi gerektiğini, tüm yumurtaları aynı sepete koyma düşüncesi olmadığını belirtmişti. Bu yumurta sepetinin Dünya olduğunu, artık insanların diğer gezegenlere kalıcı olarak gitmesi gerektiğini anlatıyordu. Hawking insanlığın dünyanın sonuna engel olamayacağını da eklemişti. Bundan dolayı da ölmeden önceki son 10 yılda insanların başka gezegenlere artık yerleşmesini dile getiriyordu.
IPBES’in uyardığı yok oluş sebeplerine ekleme yapan Hawking, astreoid çarpması, genetikle değişen virüsler, yapay zeka gibi oluşumlarında etkili olacağını belirtmişti.
Stephen Hawking, önümüzdeki 100 yıl içinde eğer uzayda koloni kurup yaşam sürecek teknolojiye ulaşılmazsa, insanlığın sonu geleceğini 2016 yılında verdiği bir demeçte konuşmuştu.
Altıncı Yok Oluş Kitabı (Tavsiye)
Korkutucu tükenişe dikkat çeken bir kitap okumayı düşünürseniz 2014 yılında yayınlanan Elizabeth Kolbert tarafından hazırlanan “The Sixth Extinction: An unnatural History” (Altıncı Yok Oluş | Okuyan Us Yayınları) kitabıyla , Yeryüzü’nün modern, insan eliyle oluşturulmuş altıncı bir yok oluşun tam da içinde bulunduğunu iddia ediyor.
Bundan önceki 5 yok oluşa da değinen Elizabeth Kolbert , o dönemlerde yok oluşların hızı ve kapsamıyla, bugün soyları tükenmekte olan türler yok oluşlarını karşılaştırıyor.
Bilim insanlarıyla, araştırmacılarla, rehberlerle yaptığı söyleşiler sonucunda flora ve fauna kayıplarının 21. yüzyılın sonlarına doğru %20 ile % 50’lere ulaşacağı tahmininde bulunan Elizabeth Kolbert , gözlemlerini Panama Yağmur Ormanları, Büyük Bariyer Resifi, And Dağları, Bikini Mercan Adaları, kentlerdeki hayvanat bahçeleri ve hatta evinin arka bahçesi gibi farklı ve çeşitli bölgelerde sürdürmüş. Yazar bu korkutucu tükenişlerin nasıl durdurulabileceği bağlamında bizleri insan olmanın anlamını yeniden düşünmeye zorluyor.
Pulitzer ile ödüllendirilen kitabın hedef kitlesi genel okuyucu olduğu için anlatım dili de herkesin anlayacağı şekilde basit tutulmuş. ABD eski Başkanı Barack Obama kitapla ilgili şunları söylüyor: “Kitap büyük, ani değişikliklerin yaşanabileceğini, bunun olasılık dışı olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bunlar daha önce yaşandı, yeniden yaşanabilir.”
Ayrıca Bakınız: Antartika’da en büyük 10 dev buz kütlesinden biri kopmak üzere!
Kaynaklar ve Dış Bağlantılar
- Hükümetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim-Politika Platformu (IPBES The Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services)
- http://www.bbc.com/news/world-43516211
- https://www.sciercedaily.com/relea ses/2015/06/150619152142.htm
- httpy/www.geologyin.com/2015/06/sixth-mass-extinction-is-here-humanitys.html
- http://www.wired.cp.uk/article/sixth-mass-extinction-humans-animals-conservation