Fazla tüketildiğinde insan sağlığını tehdit eden 5 besin
Yemek yedikten sonra insanların çoğu şaka da olsa sınırı aştıklarını, yemeğin dozunu kaçırdıklarını söylerler. Aşırıya kaçmak da bir nevi israf sayılabilir. Fazla et yada tatlı yada sebze ve meyve, hiç tahmin edemeyeceğiniz sindirim bozuklukların başlangıcı olabilir. Bazı gıdalar ise insanın hem fiziksel hemde kimyasal halini bozabilir. Özellikle dozunu arttırmak istemeyeceğiniz bazı besinleri bilmeniz gerekir. Hatta bazı yiyecekler fazla tüketildiğinde ölümlere bile neden olabiliyor. Bu yazımızda sizlere Fazla tüketildiğinde insan sağlığını tehdit eden 5 besin hangileridir? Çok fazla yendiğinde deriyi koyulaştıran gıda hangisi? Çiğ balık tüketmek neden tehlikeli? Suşi zararlı mı? Kahve neden fazla tüketilmemeli? Su zehirler mi? Hangi gıdalar fazla tüketildiğinde uyuşturucu etkisi yapar? Cıvanın zararları nelerdir? Aşırı kafein neden zararlı? Neden yiyeceklerin renkleri değişir? sorularının cevabını vermeye çalışacağız.
Fazla tüketildiğinde insan sağlığını tehdit eden 5 besin
Her şeyin fazlası zararlıdır!
Aşağıdaki bu 5 gıdayı tüketirken çok dikkat etmeyi unutmayınız.
1. Havuç: Aşırısı deride koyulaşma
Bol miktarda vitamin, mineral ve lif içerir. Bir su bardağı rendelenmiş havucun içinde yüksek oranlarda A vitamini vardır. Beta karoten açısından oldukça zengin olan havuç, lig, magnezyum, potasyum, niyasin, B6 ve C vitamini bakımından zengin gıdalar listesine girer.
Havucun zararları şimdiye kadar bilinmezken, son 10 yılda deri rengine direkt olarak etki edebileceği gözlemlendi.
Ancak çok fazla havuç yemek, havuca o parlak turuncu rengini veren ve A vitamininin öncül maddesi olan beta karoten molekülünün aşırı düzeyde alınmasına neden olabilir.
Kanda aşırı miktarda beta karoten olması da deri renginde koyulaşmaya yol açabilir. Karotenemi adıyla bilinen bu durum karotenin yağda çözünen bir molekül olmasından kaynaklanır.
Aşırı miktarlardaki karoten genelde derinin en dış katmanında birikerek, özellikle avuç içleri, ayak tabanları, dizler ve burun çevresindeki derinin sarı ya da turuncu bir renge dönüşmesine neden olur.
Karotenemi çoğunlukla aşırı miktarda havuç püresi içeren mamalarla beslenen bebeklerde görülmekle birlikte, erişkinlerde de görülebilir.
Journal of Dermatology dergisinde yayımlanan bir haberde karoten içeren destek haplarını aşırı miktarda alan 66 yaşındaki bir kadının derisinin turumcumsu sarıya dönüştüğü belirtilmekteydi.
AB Tarım Ürünleri Besin Değerleri Veritabanı’na göre, bir fincan doğranmış çiğ havuç yaklaşık 15 mg karoten içeriyor.
Derinin sarıya çalması için aylar boyunca her gün yarım fincan doğranmış çiğ havuç yemeniz gerekiyor.
2. Ton balıklı suşi: Cıva zehirlenmesi!
Suşi bir çok kişinin denemek istediği yemeklerden biridir. Özellikle uzak doğu yemek kültürünün bir parçasıdır diyebiliriz. Fakat suşi yemek vücuda ciddi zararlar verebilir.
Suşi tutkunları aşırı miktarda çiğ ton balığı tüketmekten kaçınmalılar, çünkü bu cıva alımında artışa neden olabilir.
Orkinoz gibi değerli olan ve besin zincirinin en üst basamaklarında yer alan büyük balıklar yaşamları boyunca daha küçük balıklarla beslendiklerinden kaslarında metil cıva biriktirebilirler.
Suşi dilimlerindeki cıva düzeylerinin belirlenmesi güçtür, çünkü cıva miktarı dilimin boyutuna ve içerdiği balığın türüne göre değişir. Bu yüzden suşi tüketimine kesin bir sınır koymak güçtür.
Ne var ki, 2010 yılında Biology Letters dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, lokantalarda sunulan ton balıklı suşilerdeki cıva düzeyleri genelde marketlerde satılanlara kıyasla daha yüksek.
Cıvanın zararları içinde çok ciddi sinirsel rahatsızlıklara yol açabildiğinden, uzmanlar gebe kadınların ve küçük çocukların aşırı miktarda ton balığı tüketmekten kaçınmalarını öneriyorlar.
3. Kahve: Kalp ritim bozuklukları!
Kimileri sabah kahvesini içmeden kendine gelemediklerinden yakınsalar da, çok fazla kahve içmemekte yarar var. Mayo Kliniği uzmanlarına göre, günlük kafein tüketiminin 500-600 miligramı aşmaması gerekiyor.
225 gramlık tipik bir fincan orta kavrulmuş kahve yaklaşık 200 miligram, tekli espresso 75, 225 gram siyah çay 120 miligram kafein içeriyor.
Günlük kafein tüketimi 600-900 miligramı aştığında, uykusuzluk, huzursuzluk, bulantı, düzensiz kalp atışı, istemsiz kas titremeleri, kaygı ve baş ağrıları gibi belirgin yan etkiler ortaya çıkabiliyor.
Gerçekte, aşırı kafein tüketimi ölümcül sonuçlar da yaratabiliyor.
4. Su: Hiponatremi!
Bilimsel araştırmalar günde sekiz bardak su içmekle ilgili geleneksel kuralın bir söylenceden öteye gitmediğini ortaya koyuyor. Ancak aşırı su tüketimi diye bir şey var.
Su zehirlenmesi kişinin aşırı miktarda su içmesi ve sonuçta bu suyun kandaki tuzu sulandırması ve bedendeki elektrolit dengesinin bozularak beyin işlevlerinde ölümcül etkiler yaratması olarak tanımlanıyor.
Hiponatremi adıyla da bilinen su zehirlenmesi çoğunlukla dayanıklılık gerektiren sporlarla uğraşan kişiler için ciddi bir çekince oluşturuyor.
2005 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan bir raporda, 2002 Boston Maratonu’na katılan 488 koşucunun yüzde 13’ünde aşırı su tüketimine bağlı hiponatremiye tanık olunduğu belirtiliyor.
Araştırmacılar bu çekinceyi azaltmanın basit bir yolunun, koşucuların toplam sıvı tüketim miktarını ölçüp alıştırma sırasında aşırı su içmelerini önlemek amacıyla, antrenman koşularının öncesi ve sonrasında kendilerini tartmaları olduğuna dikkat çekiyorlar.
5. Muskat: Uyuşturucu etkisi yapabilir!
Yemeklere rendelenen azıcık muskat genellikle tat katmanın dışında herhangi bir etki yaratmıyor. Ne var ki, bu baharatın aşırı miktarlarda tüketilmesi birtakım uyuşturucuların yaratabileceği türde halüsinojik etkileri çok daha ucuz yoldan yaratabiliyor.
Uyuşturucu etkisi yapan yiyecekler listesine giren muskat dikkatli tüketilmelidir.
İstenmeyen yan etkiler genellikle ürünün tüketilmesinden üç ile sekiz saat sonra ortaya çıkıyor. Bu etkiler arasında kaygı, korku ve kötü bir şeyler yaşanacağı duygusu türünde etkiler yer alıyor.
2005 yılında Emergency Journal dergisinde yayımlanan bir raporda, kimi insanlarda ani psikoz nöbetleri, gerçeklikten kopma ve görsel sanrılar gibi durumlara da tanık olunabileceği belirtiliyor.
Muskat tozu, 20-80 gram arasındaki yüksek dozlarda bile, çok ender olarak ölümcül etkiler yaratıyor.
Tıp literatüründe topu topu iki ölümcül muskat olayına rastlanıyor.
Fazladan bilgi: Neden yiyeceklerin renkleri değişir?
Birçok meyve ve sebzede olan “polyphenoloxidase -PPO” enzimi, saklama koşulları veya kesip dilimleme yüzünden parçalanan hücre duvarından dışarıya sızar ve havadaki oksijen ile reaksiyona girerek, oksidasyona, yani kahverengileşmeye neden olur.
Enzim, hava temasıyla, bitkideki fenolik maddelerin kinonlara biyokimyasal dönüşümünü katalize etmeye başlar. Daha sonra, polimerizasyonla koyu renkli ve suda çözünmeyen polimer, melanin, oluşur.
Üretilen melanin aslında hastalık varsa dağılmasını engelleyecek bir bariyerdir ve bitkiye anti-bakteriyel direnç kazandırır. Asiditesi PH<5 ve PH>8 olan ortamda PPO enzimi çalışmaz.
Kayısı, üzüm, şeftali ve muzda dışardan kesmeden de gözlemlediğimiz renk değişimi, sebzelerden özellikle patates, mantar ve marulda görülür.
Deniz mahsullerinden yengeç, karides, ıstakozda da bu enzim aktiftir. En hızlı şekilde oksidasyonu, kesilmiş elma, muzun hızla kahverengileşmesinde gözlemleriz. Bu meyvelere limon suyu sürüldüğünde, limondaki askorbik asit oksijen ve enzim arasında bariyer oluşturur ve enzimin fonksiyonunu bozmaya başlar.
Ancak bir süre sonra, limon suyunun meyvenin yüzeyinden buharlaşmasıyla birlikte kahverengileşme geri gelir.
Meyveyi önceden soyup dilimlemek yerine, bunun için doğru zamanı beklemek neden bir çözüm olmasın?
Yemek dünyasında “zaman” bir malzeme olarak ele alınması gerekir.
Çok sıkı bir şekilde plastik filmle sarmak, yani hava ile teması engellemek, birçok meyvenin renk değişimini durdurur.
Ancak bazı sebzelerde (özellikle havuç, turp, patates ve fasulye filizi) hava sirkülasyonun olması, yani gevsek bir şekilde sararak dolapta saklamak zaruridir. Bu şekilde, flaccid paralizine yol açan botulizm toksini ve onu üreten Clostridium Botulinum bakterisine engel olunabilir.
Yüksek basınç uygulaması (HPP), 600 MPa/87,000 psi yani yiyeceği 60 km derinlikte okyanusa bu derinlikte bulabilirseniz sarkıttığınızda uygulanacak basınçla, mikrobik ve enzimatik aktiviteyi katkı maddesi kullanılmadan durduran etkili ve henüz pahalı olan bir yöntemdir.
17 yy’ da Fransız Blaise Pascal’in bulduğu Paskalizasyon yöntemi ile başlayan süreç, 19 yy’ da yüksek basıncın yiyecekler üzerindeki etkisini keşfiyle devam etti.
İlk Japonlar, 1990’larda, meyve suları ve reçelleri, katkı maddesiz korumak için kullanıldı.