Hayvanlar nasıl yas tutar?
Yas tutan yada ölünün arkasından üzüntü duyan canlı insan mı? Bu hayatın kederini sadece insan mı çeker? Bunun cevabı artık kesinlikle hayır. Çünkü son araştırmalar da hayvanlarında yas tuttukları gözlemlendi. Hayvanlar nasıl yas tutar? Ortalama bir bebek kadar zekaları olan Balinalar, Filler, Yunuslar, Kargalar nasıl yas tutar? Yazımızda yas tutan hayvanlar nasıl gözlemlendiğini okuyacaksınız.
Hayvanlar nasıl yas tutar?
Hayvanlar, bilim insanları tarafından on yıllardır içgüdüleriyle hareket eden, duygusuz yaratıklar olarak nitelendiriliyor. Ancak William & Mary Üniversitesi’nden Prof. Dr. Barbara J. King hayvanların duyguları olabileceğini ve hatta “yakın arkadaşları” veya çocukları için yas tuttuğuna dair birçok kanıt olduğunu söylüyor.
Uzman bilim insanlarına göre, memeli deniz hayvanları, büyük maymunlar, filler ve çiftlik hayvanlarından evcil hayvanlara kadar birçok tür, şartlara ve kendi “kişiliklerine” bağlı olarak akraba veya yakın bir arkadaşları öldüğü zaman kederleniyor, yas tutuyor.
Hayvanlar, ölümden sonra davranışlarını, şiddetli bir sıkıntıya işaret edecek kadar önemli ölçüde değiştiriyor. Bu davranış değişiklikleri, türlere bağlı olarak, atipik yeme, uyku düzenlerinde bozukluk, sosyal aktivitelerden çekilme, yüz ifadeleri veya beden dili aracılığıyla rahatsızlık ifadesi olarak sıralanıyor.
2019 temmuz ayında J35 adlı dişi bir katil balina (orka), benzeri görülmemiş “yas nöbeti” ile dünyanın dört bir yanında büyük dikkat çekti. Tahlequah olarak da bilinen J35, kuzeydoğu Pasifik Okyanusu’ndaki Güney Resident ork topluluğunun bir üyesiydi.
Neredeyse bir buçuk yıl süren gebelik döneminin ardından doğum yaptı; ikinci çocuğuydu, dişiydi. Ancak doğumdan 30
dakika sonra bebeği öldü. Anne, bebeğinin gitmesine izin vermedi. Büyük bir çabayla birlikte, başında durduğu küçük gövdeyle yüzmeye başladı. Ölü yavru, su yüzeyinin altına doğru kaydığında onu tekrar yüzeye çıkarmak için derin dalışlar yaptı. J35, ölü yavrusunu ancak 17 gün sonra, 1.600 km yol kat ettikten sonra serbest bırakabildi.
J35’in yavrusunun ölümüne verdiği tepki, insanların keder yaşayan tek tür olmadığını gösteren güçlü bir hatırlatmaydı. Onlarca yıl boyunca hayvan davranışı uzmanları, bu duyguyu başka türlere atfetme konusunda temkinli davranmıştı.
Ancak yeni kanıtlar ortaya çıktıkça hâkim olan görüş değişti.
Birçok hayvan türü yas tutuyor
Balina J35 tek örnek değildi. 2017’de, küçük bir dağ şehri olan Prescott, Arizona’da yetişkin dişi pekari (çift toynaklı orta büyüklükteki memeli bir hayvan) öldü. Bu bireyin sürü arkadaşları, onu 10 gün boyunca ziyaret etti, yakınlarında yemek yedi, ölü bedenin yanında uyudu ve onu avcılardan korudu.
Arkadaşlarının ölümüne karşı bu uzun süreli tepki, harekete duyarlı bir yabani yaşam kamerası tarafından kaydedildi. Kamerayı, o zamanlar 8 yaşında olan Dante de Kort, evinin yakınındaki cesedi gördükten iki gün sonra kurmuştu. De Kort, kamerasını ölü pekarinin beş metre uzağa yerleştirmişti ve 30 saniyelik aralıklarla 10 saniye sürecek filmler çekmeye ayarlamıştı. 93 video çekildi.
Kaydedilen sürenin kabaca yarısında sürü üyeleri ölen bireyin beş metre yakınında yürüyor veya duruyordu. Ve zamanın
üçte birinden fazlasında ölü bedene temas ediyorlardı. Şaşkındılar; kokladılar, baktılar, biraz dürttüler ve cesedi kaldırmaya çalıştılar.
De Kort, hayvanların bu davranışlarını çektiği görüntüleri, okulundaki bilim fuarında paylaştı. Tesadüf bu ki Prescott College’dan Biyolog Mariana Altrichterda o fuardaydı. Çocuk ile araştırmacı arasındaki bu tesadüfi karşılaşma, daha sonra Ethology dergisinin Şubat 2018 sayısında yayımlanan ve Kort’un da yazarı olduğu bir yazıyla sonuçlandı.
Bunun üzerine bilim insanları, hayvanlar âleminde kederin tanımı ve kapsamı üzerinde yeniden tartışmaya başladı.
Yunus ölü yavrusu ve oruç
King’in aktardığı bir diğer vaka ise şöyle: Yunanistan’ın Amvrakikos Körfezi’nde dolaşan bir araştırma gemisinde bulunan
Joan Gonzalvo, bariz bir sıkıntı içinde olan bir şişe burunlu yunusu izlemişti. Yunus, gözlemcinin teknesinden uzakta yavrulamıştı.
Annesi, bebeğini harekete geçirmek istiyordu ama boşuna. Bebek ölmüştü. Sıcak bir gün olduğu için doğrudan güneş ışığı altında yüzen vücudu hızla çürümeye başlamıştı; anne bazen ölü deri parçalarını ve cesetteki gevşek dokuları çıkarıyordu.
Dişi yunus ikinci günde de bu şekilde davranmaya devam ettiğinde, Gonzalvo ve teknedeki meslektaşları endişelenmişti. Anne, ölü yavrusuyla uğraşmanın yanı sıra normal olarak yemek de yemiyordu. Bu, yunusun sağlığına zarar verebilecek bir davranış bozukluğuydu.
Amvrakikos’taki yaklaşık 150 bireylik popülasyondan diğer üç yunus onlara yaklaştı, ancak hiçbiri anneyi rahatsız etmedi ya da takip etmedi. Bu gözlemi gerçekleştirdiği 2007 yılında İtalya, Milano’daki Tethys Araştırma Enstitüsü’nde bir deniz biyoloğu olan Gonzalvo, normalde yaptığının aksine, otopsi yapmak için bebeğin vücudunu toplamayacağına karar verdi: “Beni engelleyen şey saygıydı.” Gonzalvo, “On yıldan fazla bir süredir üzerinde çalıştığım bir tür olan şişe burunlu yunuslardaki anne-bebek bağına dair bu kadar net kanıtlara şahit olabilme ayrıcalığına sahip olduk.”dedi. Zaten bariz bir şekilde sıkıntıda olan bir anneyi rahatsız ederek doğal davranışını kesintiye uğratmak istememişti. Ayrıca gördüklerini, yas olarak tanımladığını söyledi.
King: Evet, hayvanlar yas tutuyor “Bana sadece 10 yıl önce, ‘anne yunus, ölü yavrusu için gerçekten yas mı tutuyordu’ diye sorsanız hayır derdim.” ifadelerini kullanan King, hayvanların biliş ve duygularını inceleyen bir biyolojik antropolog olarak, çoğu hayvan davranışçısı gibi, bu tür tepkileri “bir başkasının ölümüne cevap olarak değiştirilen davranış” gibi tarafsız terimlerle tanımlamak için eğitildiğini söylüyor. Ne de olsa anne, sadece yavrusunun garip, hareketsiz durumunun onu şaşırtmasından dolayı tedirgin olmuş da olabilir.
Geleneksel görüş, diğer hayvanlara keder gibi insani duygular atfetmenin bilimsel olmadığını söyler. King şimdilerde, özellikle de “How Animals Grieve?”(Hayvanlar Nasıl Yas Tutar?) adlı kitabını yazarken yaptığı iki yıl süren araştırmalardan sonra, Gonzalvo’nun ana yunusun yas tuttuğuna dair kararında haklı olduğunu düşünüyor.
Memeli deniz hayvanları, büyük maymunlar, filler ve çiftlik hayvanlarından evcil hayvanlara kadar birçok türün, şartlara ve kendi “kişiliklerine” bağlı olarak akraba veya yakın bir arkadaşları öldüğü zaman kederlendiğini, yas tuttuğunu söylüyor.
King’e göre, söz konusu davranışlar, 2013 yılında yayımladığı kitabında ortaya koyduğu keder kriterleri ile yakından eşleşiyor: Hayvanlar, ölümden sonra davranışlarını, şiddetli bir sıkıntıya işaret edecek kadar önemli ölçüde değiştiriyor.
Bu değişiklikler, türlere bağlı olarak, atipik yeme, uyku düzenlerinde bozukluk, sosyal aktivitelerden çekilme, yüz ifadeleri veya beden dili aracılığıyla rahatsızlık ifadesi olarak sıralanıyor.
Yavruları öldüğünde ineklerin de yas tuttuğunu söyleyen King, birçok et veya süt çiftliğinde olduğu gibi yavrularının doğumdan bir gün sonra onlardan alındığını öğrenince vegan olmayı tercih etmiş.
King her şeye rağmen, bir bilim insanı olarak bu fenomene temkinli yaklaşıyor. Keder tanımının, hayvanlarda gördüğü ipuçlarını yorumlamasına dayandığını ve bunun uygulamada kaçınılmaz olarak hataya neden olabileceğini de ekliyor:
“Çünkü hayvanların zihinlerini okuyamıyor ya da niyetlerini bilemiyoruz.”
Fil örneği
Hayvanların yas tuttuğuna dair örnekler çoğaltılabilir: 10 Ekim 2003 tarihinde, Kenya’da bir araştırmacı, Eleanor adında
bir dişi filin yere yığılmasına tanık oldu. Fil düşerken dişlerinden biri de kırılmıştı. Bunu gören ve farklı bir sosyal grubun üyesi olan Grace adında bir fil, Eleanor’a doğru yöneldi. Eleanor’a yaklaştı ve onu ayağa kaldırmaya çalıştı ama Eleanor’un arka bacakları çok zayıftı.
Sürünün geri kalanı yoluna devam etti. Ancak Grace, güneş Kenya ufuklarından kaybolana kadar en az bir saat daha Eleanor’un yanında kaldı.
Eleanor ertesi sabah saat 11’de ölecekti. Ölen fil, birkaç gün boyunca, Eleanor’un sosyal grubundan tamamen alakasız beş fil grubu tarafından daha ziyaret edildi. Filler vücudu koklayacak, dürtecek, ayakları ve gövdeleriyle dokunacaktı.
Kargalarda durum daha karmaşık…
Kargalar, karmaşık problemleri çözme, insan yüzlerini hatırlama ve hatta kin tutma yeteneğine sahip olduklarını gösteren, zeki kuşlar olarak biliniyor.
Ayrıca, ölümden sonra yas gibi görünen, ancak bilim adamlarının “olay yeri incelemeye” daha yakın olduğunu düşündükleri bir davranış sergileyerek zekâlarını bir kere daha kanıtlıyorlar.
Bilim insanlarına göre kargalar, yerde yatan türdeşlerine akın ederek niye ölmüş olabileceğini düşünüyor ve “Aynı kaderi nasıl önleyebilirim?” diye soruyorlar. Bu durum, yas etkisinin çok ötesinde bir bulgu.
Ancak kargalar yas da tutuyor; türlerinin üyelerini toplayarak cesedin etrafında toplanıyor. Ölümden sonra bir süre yemek yemeyi bırakıyorlar. Bir tür yas olarak tanımlanan bu davranışlar, hayatlarını tek eşle geçiren kuşlarda özellikle belirgin.
Hatta eşini kaybeden bir karga, bazen beslenmeyi tamamen keserek bir nevi ölüm orucu tutuyor. Kargaların ölüme gösterdiği yegane tepki yas da değil.
Yeni araştırmalar, Amerikan kargalarının bazen nekrofili davranışları sergilediğini de gösteriyor. Royal Society dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, bazı kargalar, düşmüş bir yoldaşla karşılaştıklarında cinsel ilişkiye girmeye çalışıyor.
Nekrofili, hayvanlar dünyasında rastlanmayan şey değil. Bilim insanları kara sincapları, yaban ördekleri, deniz aslanları ve su samurlarının yaşam alanlarında nekrofiliye rastlıyorlar. Ancak bunlar hep tekil vakalar.
Buna karşın Washington Üniversitesi Çevre ve Orman Bilimleri Okulu’nda hayvan davranışları üzerine çalışan Kaeli Swift
ve meslektaşı John Marzluff, iki yıl boyunca Seattle bölgesindeki karga çiftlerini takip etti ve onlara kontrollü deneyler yaptı.
Sonuç birkaç nekrofili vakasıydı. Deneylerde, her bir çifte sırt çantasında sakladıkları korunmuş cesetlerden biri sunuldu. Bu çalışmada, kargaların büyük çoğunluğunun ölü hayvanla etkileşimi reddettiğini bulundu. Ancak 153 denemenin 10’unda Swift ve Marzluff, kuşların sadece cesetleri gagalamayı veya onlardan beslenmeyi değil, aynı zamanda cinsel davranışlarda bulunmayı denediklerini gözlemledi.
Bunun nedeni ise oldukça açıktı: Swift’e göre etkileşimlerin her biri, kuşların üreme mevsiminde meydana geliyordu. Kargaların, yerde yatanın bir ceset olduğunun farkında olacak kadar zeki oldukları da biliniyor. Hal böyle olunca da nekrofili girişimlerinde eş bulma ve çoğalma güdüsünün ağır bastığı anlaşılıyor.
Swift, üreme mevsiminin bir parçası olarak kargaların aşırı hormonal değişikliklerden geçtiğini ve özellikle bu dönemde çok heyecanlı olduklarını söylüyor.
Bir ihtimal daha var. Cornell Ornitoloji Laboratuvarı’nda 30 yıldır kargalarını inceleyen Kevin McGowan
bu fenomeni, kargaların her ne kadar zeki olsa da -insanlar gibi- hata yapmaya açık olmalarına bağlıyor.
Hormonal değişiklik ile hata yapma olasılığının artması, en zeki tür olarak bilinen insanlarda da görülen bir şey olduğu için bu bulguları birbiriyle bağdaştırmak, mantıksız bir yaklaşım sayılmaz.
Kaynaklar ve Dış Bağlantılar
- https://www.scientificamerican.com/article/when-animals-mourn/
- http://ioniandolphinproject.org/wp-content/uploads/2013/06/0713062.pdf
- https://news.nationalgeographic.com/2017/12/animals-grieving-peccaries-death-mourning/
- http://www.bbc.com/future/story/20120919-respect-the-dead
- https://www.dw.com/en/mourning-rituals-in-the-animal-kingdom/g-19564138
- https://www.audubon.org/news/think-crow-funerals-are-strange-wait-until-you-see-wake