İstanbul tarihinde yaşanmış en yıkıcı büyük depremler hangileridir?
Milattan önce 7 binlerde başlayan yerleşimler, üzerinde köklü devletleri barındıran, dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan İstanbul tarihinde bir çok doğal afet, yangınlar, salgın hastalıklar, ayaklanmalar, savaşlar ve depremler görmüştür. Fakat genede İstanbul dünyanın en çok yaşam için tercih edilen yerlerden biri olmuştur. Bu yazımızda onbinlerce yıkılan ev, iş yeri, cami, kilise, okul yapılarının yanında bir o kadar da insan ölümlerinin gerçekleştiği İstanbul depremlerinden bahsedeceğiz. İstanbul tarihinde yaşanmış en yıkıcı büyük depremler hangileridir? İstanbul depremleri ne zaman olmuştur? İstanbul depremleri kaç kişinin ölümüne neden olmuştur? İstanbul’daki depremler halkın sosyal hayatını nasıl etkilemiş? sorularının cevabını yazımızda bulabileceksiniz.
İstanbul tarihinde yaşanmış en yıkıcı büyük depremler hangileridir?
İstanbul tarihine bakıldığında Osmanlı dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde toplamda en can alıcı, korkunç depremlerin sayısı 4’tür. İstanbul depremleri listesi şöyledir:
- Küçük Kıyamet (22 Ağustos 1509)
- 1766 Depremi (22 Mayıs 1766)
- 1894 Depremi (10 Temmuz 1894)
- Marmara Depremi (17 Ağustos 1999)
İstanbul tarihinde depremlerin genelde İzmit ve çevresi merkezli olduğu görülmektedir. Yüzyıllardır nüfus çoğunluğu ve çarpık yapılaşma kurbanı olan İstanbul bu yüzden en çok etkilenen yerlerden biri olmuştur. Bilim insanları Anadolu fay hatlarının Marmara bölgesi üzerinden geçtiğini söylüyor ve İstanbul’un her zaman bir deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Önceden tahmin edilemeyen bir doğal felaket olan Depremler, İstanbul’un kaçamayacağı bir kaderi gibi duruyor.
Dilerseniz 4 büyük İstanbul depremlerinin oldukları zamanda neler yaşandığı ile ilgili bilgilere geçelim.
1. Küçük Kıyamet (22 Ağustos 1509)
İstanbul tarihindeki en yıkıcı afetlerden biri olması nedeniyle Küçük Kıyamet olarak nitelendirilen bu depremde hayatını kaybedenlerin sayısı ile ilgili 5 bin ila 15 bin arasında rakamlar verilmektedir. Can kaybının bu denli fazla olmasının önemli bir nedeni olarak depremin gece meydana gelmiş olması gösterilmiştir. Artçı sarsıntıların bir buçuk ay devam ettiği 1509 depreminde 100’ün üzerinde cami ve Mescit 1100 kadar ev ve sayısı belli olmayan dükkan tamamen yıkılmıştır.
Deprem sırasında Deniz’in yükseldiği ve şehrin alçak kesimlerinde su bastığında söylenir. Depremin İstanbul’daki bilinen tahribatının bazılarından bahsedelim. Yedikule’den Bahçekapı’ya kadar olan surların önemli bir kısmı yıkılmış, Fatih ve Beyazıt camilerin kubbeleri zarar görmüş, su yolları mahfolduğundan şehrin bazı kesimlere su basmıştır. Ayrıca Karaman semtinin harap olduğu Topkapı Sarayı, Galata Kulesi, Küçükçekmece ve Büyükçekmece köprüleri, Anadolu Hisarı ve Rumeli Hisarı’nın kısmen zarar gördüğü de bilinmektedir.
Bu deprem ve sonrası gelen artçıları, İstanbulluların psikoloji üzerine derin izler bırakmıştır. Kaybedilen eş, dost, mal ve mülke duyulan üzüntünün dışında insanlar uzun süre ölüm korkusu ile evlerine girememişlerdir. Hatta dönemin padişahı 2. Beyazıt’ın da aynı korkuyla sarayın bahçesinde kurdurduğu bir çadırda 10 gün kaldığı ardından da Edirne’ye gittiği bilinmektedir.
Depremden sonra yaraların sarılması, harap olan binaların yeniden inşası için Osmanlı idaresince çalışmalar hemen başlatılmıştır. Buna göre İstanbul’da yıkılan evleri yaptırmak için 20 evden bir kişi ve ev başına 22’şer akçeyle cerahor denilen ücretli işçiler tedarik edilmiştir. Bu şekilde Anadolu’dan 37 bin, Rumeli’den ise 29 bin cerahor getirilmiştir. Ayrıca 3 bin kadar da Mimar ve dülger de İstanbul’a çalışmaya gelmiştir. Devlet İstanbul ahalisinin bozulan ruhsal durumunu düzeltmek için de çaba sarf etmiş, fukaraya değerli tabak ve tepsilerde yiyecek ve içecek dağıtarak bir tür zenginlik gösterisi yapma gereği duymuştur.
2. 1766 Depremi (22 Mayıs 1766)
1766 yılının Kurban Bayramı’nın 2. Günü sabahı meydana gelen bu büyük depremin artçı sarsıntıları tam olarak 8 ay devam etmiştir. İstanbullar bu süre zarfında huzurla evlerinde uyumayı unutmuşlardır. Çadır yaşamına geçen halkın ruhsal durumu gerçekten bozulmuştur.
Büyük sarsıntı ve artçıları devam ederken Topkapı Sarayı’da zarar gördüğünden Sultan 3. Mustafa, büyük dedesi 2. Beyazıt gibi Edirne’de ikamet ettiği bilinmektedir.
1766 yılındaki bu olaylar sırasında Eyüp Sultan ve aynı semtteki Şah Sultan camileri tamamen yıkılmış Kariye, Fatih, Mihriban Sultan ve Atik Ali Paşa camilerin kubbeleri yerle bir olmuştur. Bunlar dışında da birçok Cami, Mescit Han ve Saray kullanılamaz derecede hasar görmüştür.
Bu depremin sevindirici tarafı ise ölü sayısının bu şiddette bir depremin nispeten az olmasıdır. Öyle ki şehirdeki onlarca meşhur yapıyı ortadan kaldıran böyle bir büyük bir sarsıntının binlerce evi harap ettiği düşünülebilir. Buna rağmen ölü sayısının birkaç yüzde kalmasının olası nedeni güneşli bayram sabahı olması nedeniyle, insanların evlerinde olmayıp, mesire yerlerinde olması söylenebilir.
3. 1894 Depremi (10 Temmuz 1894)
Tarih kaynaklarında “Büyük Hareket-i Arz” diye isimlendirilen bu deprem Rumi takvimine göre 1310 yılına rastladığından, halk arasında ona 1310 zelzelesi olarak söylenmiştir. Kayıtlara göre bu deprem öğle vakti ezanı okunurken önce hafif bir sarsıntıyla başlamış güneybatıdan, kuzeydoğuya ve aşağıdan yukarı olmak üzere ardından daha şiddetli sarsıntılar takip etmiştir.
Deprem Marmara Denizinde olağanüstü gelişmeler ortaya çıkarmıştır. Deniz önce sahillerden 200 metre geriye çekilmiş ve sonra şiddetli dalgalar halinde karaya vurmuş, kıyılardaki kayıklar tekneler parçalanmıştır. Bu sırada İstanbul’a denizden bakanlar çöken binalardan yükselen toz bulutlarının dehşet içinde görmüşlerdir.
Depremin merkez üssü İzmit Körfezi boyunca Adapazarı’ndan Çatalca uzanan fay hattı üzerindeydi. Depremden en çok etkilenen alanın, uzun ekseni 175 kilometre kısa ekseni de Katırlı ile Maltepe arasındaki 39 kilometrelik hat olmak üzere elips içinde kalan bölgedir.
Gündüz uyanık iken yaşanan bu felakette, yalnızca birkaç yüz insanın yaşamını yitirmiştir. 1894 depremi İstanbul’da saymakla bitmez sayıda sivil dini ve resmi binayı harap etmiştir. Örneğin Kapalıçarşı kelimenin tam anlamıyla bir facia yerine dönüş dönmüştü. Öğle vaktinin halk ve esnaf kalabalığı çarşının sokaklarından dışarı fırlamaya çalışmış fakat sarsıntılardan kapılar kapanmış ve Kapalıçarşı’nın duvarları içeride kalanların üzerine çökmüştür. Bunun gibi Sirkeci’de yerle bir olmuştur. Bitpazarı, Çadırcılar, Yağlıkçılar, Yeniçeriler Çarşısı, Bodrum ve Kelle Kesen hanları yıkılmıştır. Uzunçarşı, Tahtakale, Kutucular, Kantarcılar baştan başa harabeye dönmüştür. Gedikpaşa, Kadırga, Kumkapı Yenikapı, Langa ve Samatya’da yüzlerce ev yıkılmış Adalarda’da büyük tahribat olmuştur. Ruhban Okulu baştan olmak üzere Heybeliada’daki birçok büyük bina hasar görmüştür. Diğer taraftan böyle büyük bir deprem de camilerden de bazıları zarar görmesi ve yıkılması kaçınılmazdı. Nitekim Edirnekapı’daki Mihrimah ve Kariye camilerinin minareleri Nuruosmaniye Camii’nin giriş çökmüş ve şehirde depremle birlikte yer yer büyük yangınlarda çıkmıştır.
İstanbul halkı dehşet içinde sokaklara dökülmüş Allah Allah haykırışları ile nereye gideceğini bilmez bir halde koşuşturmaya başlamıştı. Sanki Kıyamet kopmuştu. İstanbullar kendilerine sokaklara zor atmış, ev ve dükkanlarda hiç kimse kalmamış, herkes can korkusuyla geceyi dışarıda geçirmiştir. Moraller bozulmuş, bir çok kişi sinir hastası olmuştur.
Dönemin Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit’in önderliğinde derhal depremin sonuçlarını mümkün mertebe gidermek üzere harekete geçmiş. Şehremini Rıdvan Paşa’nın başkanlığında bir komisyon kurularak depremzedelere yardım çalışmaları başlatılmıştır. Bundan sonra yıllar sürecek bu çalışmalar hem İstanbulluların yaraları sarılmaya hem de şehrin hasar gören veya yerle bir olan diğer bir çok değerli yapısının tamirine ve yeniden imarına çalışılmıştır.
4. Marmara Depremi (17 Ağustos 1999)
17 Ağustos 1999 sabahına doğru 03:02′ de meydana gelen Kocaeli Gölcük merkezli deprem, çevre şehirlerde yaşayanlar gibi İstanbulluların da hayatları boyunca yaşadığı en büyük korkuya sebep olmuştu. Richter ölçeğine göre 7,4 büyüklüğünde gerçekleşen deprem büyük çaplı can ve mal kaybına neden oldu.
Bu deprem tüm Marmara Bölgesinde ayrıca Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre 17 bin 480 ölü, 23 bin 781 yaralı vardı. Yine bu felaketten sonra 505 kişi de sakat kaldı.
İşin bir de maddi boyutu vardı. 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri yıkıldı veya hasar gördü. İllere göre ölü sayısı ise Kocaeli 9 bin 477, Sakarya 3 bin 891, Yalova 2 bin 504, İstanbul 981, Bolu 270, Bursa 268, Eskişehir 86, Zonguldak 3 şeklinde meydana geldi.
Diğer taraftan belirtmek gerekir ki resmi olmayan verilere göre bu rakamlar çok daha yüksektir. Buna göre 5o bin civarında can kaybı, yaklaşık 100 bin kişi de yaralanmıştır. Bu depremde 130 binden fazla bir binanın çökmesi ile yaklaşık 600 bin kişi evlerinden olmuştur.
Özetine bakarsak bu büyük doğal afette 16 milyon civarında insan depremden direkt olarak etkilenmiş. Bu nedenle de 1999 depremi Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri olmuştur. Yine bu deprem; büyüklük etkilediği alanın genişliği ve sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük yer sarsıntılarından biri olarak kabul edilmektedir.
17 Ağustos depremi tüm dünyada büyük yankı uyandırmış birçok ülkeden ve Uluslararası kuruluşlardan acil yardım ekipleri, araç, gereç ile tıbbi ve insani yardım malzemeleri gönderilmiştir.