Sadece filmlerde olabileceğini sandığınız gerçek 11 tuhaf hastalık
Filmlerde yada okuduğunuz masallarda bir çok hastalığın mantığa uygun olmadığını düşünürsünüz. Zombiye dönüştüren virüsler, kaza geçirerek süper kahraman olan kişiler gibi size fantastik gelse de yazımızda göreceğiniz bu hastalıklar gerçek hayatta ender olarak görülebiliyor. Tıp tarihine geçen Sadece filmlerde olabileceğini sandığınız gerçek 11 tuhaf hastalık hakkında kısa kısa bilgilerle anlatmaya çalışacağız.
Sadece filmlerde olabileceğini sandığınız gerçek 11 tuhaf hastalık
Bu tuhaf hastalıkları masallardan yada filmlerden biliyoruz. Yazımızı okuduğunuzda hangi filmler yada masallar aklınıza gelecek?
1. Kurt adam sendromu (Hipertrikoz veya Ambras sendromu)
Beyaz perdeden görmeye alışık olduğumuz kurt adamlara atfedilen bu hastalıkta avuç içleri ve ayak tabanları hariç tüm vücutta aşırı kıllanma görülüyor.
Kurt adam sendromu ya da diğer adıyla Ambras sendromu hastaları, tipik olarak üçgen yüz görünümü ve yuvarlak burunlara sahipler.
Ancak sinemadaki kurt adamların aksine dişleri yok. Genetik bir hastalık olan hipertrikoz (aşırı kıllanma) nesiller boyunca dominant olarak geçiş gösteriyor. Yani ebeveynlerden birisi bu hastalığa sahipse çocuk yüksek olasılıkla hasta oluyor.
2. Yüz körlüğü (Prosopagnozi)
Prosopagnozi kelimesi köken itibariyle Yunanca “yüz” anlamına gelen “prósopo” ve “bilmemek” anlamına gelen “agnozi” kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
Çoğumuz isimleri kolayca unutabiliriz ancak yüz körlüğünden mustarip insanlar yakınlarını bile tanımakta güçlük çekerler ve insanları ayır edemezler.
Hastalık, yüzlerle diğer nesneler arasında ayrım yapılamamasından, hastanın kendi yüzünü tanıyamamasına kadar giden çok farklı ölçeklerde karşımıza çıkabilir. Önemli nokta ise yüz körlüğünün hafıza kaybı veya unutkanlıkla ilişkisinin olmamasıdır.
Yüz körlüğü genelde beyin veya sinir hasarı sonucu oluşur.
3. Uyuyan güzel sendromu (Kleine-Levin sendromu)
Çocukluğumuzda dinlediğimiz bu masala atfedilen hastalık ise aşırı ve sık uyku nöbetleriyle seyrediyor. Öyle ki bu uyku
nöbetleri günde 20 saate kadar çıkabiliyor, günler hatta haftalar sürebiliyor.
Uyanık zamanlarında da normalde beklenmeyen aşırı yeme, halüsinasyonlar, çocukça hareketler gibi garip davranışlar sergiliyorlar.
Ancak hastalığın isminden “prenseslerde görülür” gibi bir algı oluşsa da hastaların %70’lik kısmını ergenlik çağındaki erkekler oluşturuyor. Diğer adı Kleine-Levin Sendromu olan bu hastalığın tedavisinde uyarıcı ilaçlar kullanılıyor, erişkin çağa kadar tekrarlama eğiliminde.
4. Deli dana hastalığı (Sığırların süngerimsi beyin hastalığı)
Haberlerde sıkça duyduğumuz deli dana hastalığı da ineklerin saldırgan ve sinirsel hareketler sergilemesine yol açan ağır bir sinirsel hastalıktır.
Aslında deli dana hastalığı olarak bilinen sığırların süngerimsi beyin hastalığı insanlara geçmez ancak 1990’ların ortalarında keşfedilen varyant Creutzfeld-Jacob isimli yeni bir hastalık bununla ilişkilidir.
Tıpkı deli dana hastalığı gibi ölümcül nörolojik belirtileri olan Creutzfeld-Jacob hastalığı beyinde ciddi hasara yol açar.
Hastalık deli dana hastalığına tutulmuş hayvanın eti yenildiğinde bulaşıyor.
5. Yabancı el sendromu
Elinizin kimin olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer bu soruyu garip buluyorsanız başka birisine ait olabileceğini hiç düşünmemişsinizdir.
Ancak yabancı el sendromu adı verilen hastalıktan mustarip kimseler ellerinin istemleri dışında hareket ettiğini söylüyorlar ve bazen onlara ait olmadığını belirtiyorlar.
Hastalığın ciddiyetine göre hastalar kendi ellerinin onları boğmaya ve vurmaya çalıştığını söylüyorlar hatta kendi ellerini kendileri kesebilecek hale gelebiliyorlar. Altında yatan sebep inmeler, beyin tümörleri veya nörodejeneratif hastalıklar olabilir.
Tedavide ise Botox enjeksiyonları (el kaslarını geçici olarak zayıflatmak için), bilişsel davranışsal terapiler ve etkilenen eli meşgul edecek ödevler bulunuyor.
6. Kimlik hırsızı sendromu
Mesleğinin zirvesindeki kadın akademisyen kürsüye çıkar ve “Bugüne kadarki hiçbir başarımı hak etmiyorum, hepsi başkalarının hakkını yemem ve doğru zamanda doğru yerde bulunmam sayesinde bana geldiler” diyor.
Gerçekten doğru mu söylüyor, başkalarının hakkını gasp edip bulunduğu makama gelmiş olabilir mi? Yoksa kimlik hırsızı sendromuna mı yakalanmış?
Kimlik hırsızı sendromu resmi klinik bir tanı olarak rehberlerde yerini almasa da 1978 yılında psikiyatrlar tarafından tanımlanmıştır. Çoğunlukla yüksek derecede başarılı kadınlarda görülen bu hastalıktan mustarip kişiler başarılarını hak etmediklerini, başkalarının hakkını çaldıklarını veya yeteneklerinin birileri tarafından fazla abartılmış olduğunu düşünürler.
7. Taş adam hastalığı (Fibrodisplazi ossifikans progresiva)
Kemik üremesi olarak da bilinen taş adam hastalığı kısaca kemik olmaması gereken bağ dokularımızın (örneğin kaslarımız) kemikleşmesiyle seyreden son derece nadir görülen bir hastalıktır.
Tüm dünyada sadece 2500 adet FOP (Fibrodisplazi Ossifi kans Progresiva) hastası vardır. Bu hastalığa yakalanan kişiler hareket etmede, yemek yemede güçlük çekerler, eklemleri kilitlenir.
Ağır seyirli olan bu hastalığın ilk belirtisi ise doğumda da bulunabilen düzensiz başparmaklardır. FOP ilerledikçe boyun
ve omuz çökmeye başlar, kaslara gelen bir darbe sonucu iltihap oluşursa yeni oluşan doku kemik yapısında olur. Hastanın vücudunda farklı boyutlarda birçok kemik yapı meydana gelir.
8. Yürüyen ceset sendromu (Cotard Delüzyonu ya da Cotard Sendromu)
1880’lerde nörolojist Jules Cotard tarafından tanımlanan bu hastalık, insanların öldüklerine veya ruhsuz olduklarına, be-
denlerinin organ, kan gibi parçalarının kayıp olduğuna inanmalarıyla seyreder.
Cotard Sendromu çoğunlukla depresyondaki kimselerde görülür. Özellikle metafizik varlıkların vücuda zarar verebileceği inancı taşıyan kültürler, nadir görülen bu hastalığın gelişimine katkıda bulunur.
Örneğin 2013 yılında İran’da yayınlanan bir araştırmada doğum sonrası depresyonu yaşayan bir kadının İran kültürüne ait “Aal” isimli görünmez bir hayalet tarafından saldırıya uğradığını düşünmesi konu edinilmişti. Bu hastalığa sahip kimseler yaşadıklarına inanmadıkları için açlıktan ölene kadar yemek yemeyebilirler.
9. Et yiyen bakteri (Nekrotizan Fasiit)
Et yiyen bakteri adından da anlaşılacağı üzere kasları, kan damarlarını, sinirleri ve yağları içeren fasya olarak adlandırılan dokunun iltihaplanması ve enfeksiyonun o bölgeyi “yemesi” olarak tanımlanabilir.
Etken olan tek bir bakteri olmamakla birlikte en sık Grup A streptococcus enfeksiyonlarına rastlanır.
Enfeksiyon ölümcül olabileceği gibi erken yakalandığı takdirde antibiyotik ve cerrahi ile tedavi edilir. Nekrotizan fasit çoğunlukla gençlerde görülen nadir bir enfeksiyondur.
Uzmanlar enfeksiyondan korunmak için açık yaramız varsa kaplıca yüzme havuzu ve doğadaki sulardan uzak durmamızı öneriyor.
10. Alice Harikalar Diyarında sendromu
1955 yılında isim verilen bu hastalık sıklıkla migren, baş ağrısı ve epilepsi atakları yaşayan kişilerde görülüyor.
Bu sendroma yakalanan insanlar bedenlerinin bir veya birkaç parçasını, olması gerekenden daha büyük veya küçük olarak bazen de gerçeğe göre daha uzun veya kısa olarak algılıyorlar.
Hastalık genelde virüs enfeksiyonlarından sonra veya uyuşturucu kullanan kişilerde görülüyor.
11. Kör görüşü (Matrix)
Bu hastalık için daha önce yazdığımız yazımızda daha geniş bir şekilde anlattık. alt linklerden bulabilirsiniz.