Sınıflarda neden daha fazla oyun oynanmalı? Oyunun eğitime katkısı
Oyun oynamak çocuk gelişimi konusunda çok önemli bir etken olduğu tüm uzmanlarca kabul edilir. Fakat okullar açıldıktan sonra veliler artık oyunun bittiğini söylemeye başlar. Yapılan araştırmalar okul döneminde bile hem evde hemde oyun oynamanın engellemeden devam etmesi gerektiğini gösteriyor. Bu yazımızda Sınıflarda neden daha fazla oyun oynanmalı? Oyunun eğitime katkısı nedir? Oyun oynamak öğrenmeyi hızlandırır mı? Oyun sanat mıdır? Oyun nasıl olmalı? sorularının cevaplarını vermeye çalışacağız.
Sınıflarda neden daha fazla oyun oynanmalı? Oyunun eğitime katkısı nedir?
Oyun oynamak çocuk gelişimine ciddi katkıları yoktur denemez. Çocuklar oyun oynayarak hem dil kullanımı hemde öğrenme kabiliyetlerini yaptıkları hayal gücü senaryoları ile gelişme sağlanıyor.
Oyun oynayan çocukların yaşadıkları sorunlar karşısında analitik düşündükleri ve sorunu giderme yoluna girdikleri gözlemlendi. Bu sonuç İngiltere’deki Çocukların Oyun Planları Forumu’nun hazırladığı raporlarda görüldü.
Çocukların ruh sağlığına olumlu yönden etki eden oyunlar, diğer taraftan fiziksel olarak da iyi etkiler göstermişti. Gözle görülür bir beceri kabiliyeti de gelişiyordu.
Bu rapor 6 Ağustos’da İngiltere’de 27 yıldır “Oyun Günü” olarak nitelenen günde yayımlandı. Raporda oyun bahçelerinin yakınında büyüyen çocukların daha mutlu oldukları da özellikle vurgulandı.
Ayrıca raporda “oyun oynamak çocuklarda toplumsallaşma duygusunu arttırarak gönüllük etkinliklerine katılımı destekliyor” deniliyor.
Oyun oynamak bu denli çocuk için önemliyse neden okul eğitimlerinde de daha fazla uygulanmıyor? sorusu akıllara gelmiyor değil.
Yeni bir eğitim modeli içinde daha fazla oyun oynayarak başarı sağlanması mümkün mü?
Oyun, çocukların vazgeçilmezi. Ama yaş biraz büyüyüp, okul sıralarına oturulunca aileler de “oyun oynayacağına otur da dersini çalış” lafını ağızlarından eksik etmemeye başlar. Oysa oyun günümüzde eğitimin temel unsurlarından biri.
Eğitimdeki sıradan metodların aksine, iyi geliştirilmiş bir oyun kendiliğinden anlamlı bilgi aktarımını yapabiliyor. Ayrıca, birçok araştırma gösteriyor ki, sınıfta oyun öğrenmek bilgi edinimine, öğrenme motivasyonuna ve yardımseverliğin gelişimine katkı sağlıyor.
Oyunların öğrenmedeki olumlu etkileri üzerine yapılan araştırmaların artması; eğitici, eğlenceli ve öğretici oyun sektörünün gelişmesine de sebep oluyor. Peki, oyun oynamayı, sınıflardaki öğrenimin bir parçası haline nasıl getirebiliriz?
Okullar, hem çocukları öğrenme konusunda heyecanlandırabilecek hem de eğitim programına uydurabilecekleri çok sayıda oyun seçeneğine sahip olabilirler.
Süregelen tartışmalar, analog veya dijital oyunların hangisinin sınıfl arda en iyi seçenek olabileceği konusuna yoğunlaşıyor. Peki bu konuda karar vermeye çalışmak işe yarıyor mu? Malesef hayır.
Analog oyunlar, çocukları öğrenme konusunda heyecanlandıracak en iyi dokunsal araçlar; öte yandan dijital oyunlar, eşsiz deneyimler ve karmaşık hikaye örgüleri yaratarak ve değişik tiplerde oyuncu işbirlikleri sunarak farklı bir düzeyde etkileşim oluşturuyor.
Sınıflarda analog ve dijital oyunları bir araya getirmenin çok algılı bir öğrenimin önemli bir parçası olacağı ise tartışılmaz
Sanal gerçeklik çocuk eğitimi konusunda devrim olabilir mi?
Yeni bir araştırma ise, sanal gerçekliğin sunduğu gibi üç boyutlu tecrübelerin, empati duygusu geliştirdiği ve ilerde daha faal bir vatandaş olmayi teşvik ettiğini kanıtlıyor.
Sanal gerçeklik tecrübesinin en güzel örneği, Ürdün mülteci kampında yaşayan 12 yaşındaki Sidra tarafından hikayelendirilen “Clouds Over Sidra” (Sidra’nın üzerindeki bulutlar) adındaki kısa film.
İlk kez Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) gösterilen film ve hala Birleşmiş Milletler tarafından, mülteci krizini, en fazla etkilenen kurbanlarının bakış açısından anlatan bir araç olarak kullanılıyor.
Google Expeditions gibi üç boyutlu tecrübelerle; öğrenciler Dubai’nin en yüksek gökdeleni Burç Halife’ye yapılan sanal gezileri deneyimleme şansı yakalıyor. Bu yolla, öğrenciler mimari ve kent planlamasıyla ilgili konularda bilgi sahibi oluyor, matematik ve bilim becerileri kazanıyor ve yapıların zamanla nasıl geliştiğiyle ilgili derin düşüncelere dalabiliyor.
Oyun öğrenmek, öğrencileri sınıflarda, müzelerde, parklarda ve evlerde yaşanan herhangi bir duruma daha kolay adapte olabilmelerini sağlıyor. Öğrencilere karar verebildikleri ve kararlarının sonuçlarını görebildikleri analog ya da dijital bir oyun sunmak, ders programına hem derinlik hem de güç kazandırıyor.
İlkokul ve ortaokul eğitimcilerine bilimi hem daha ulaşılabilir hem de daha yararlı hale getirerek onları destekleyebilecek ve onlara ilham verebilecek eğitimci girişimcilere acil bir ihtiyaç olduğu tartışılmaz. Son yıllarda yapılan çalışmalar gösteriyor ki önemli olan ne öğrettiğimiz değil, nasıl öğrettiğimiz.
Özellikle kısaca STEM diye adlandırdığımız Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik alanlarında bu konu hayli göze çarpıyor. Sınıflarda oyunları kullanmanın en önemli özelliği, çok farklı yaş gruplarında ve alanlarda, hem içeriği desteklemek, hem de öğrenmeyi pekiştirmek için kullanılabilmesi.
Örneğin ilkokullarda, sosyal bilimler öğretmenleri, Stack the States gibi dijital oyunları, öğrencilerin, başkentler, bayraklar ve farklı eyaletlerin konumları gibi önemli coğrafi becerileri kazanmalarına yardımcı olmak için kullanabilir. Liselerde, uygulamalı Dünya Barışı oyunu (World Peace Game) kullanılarak, küresel diplomasi ve ekonomik, sosyal ve çevresel bağlantıların toplumlar üzerindeki etkisi gibi konular tartışılabilir.
Aynı şekilde, hükümetin adli, idari ve kanuni alanlarının yapısının yanı sıra federal, eyalet ve yerel düzeyde seçimlerin nasıl düzelendiğiyle ilgili ders vermek için dijital oyun iCivics’i kullanabilirler.
Oyun sanat mıdır? Oyun nasıl olmalı?
Bir oyun hem spontan hem de sürükleyici olmalıdır. Bir oyun motivasyon kaynağı olurken hem eğlendirmeli hem de oyuncuya özgürlük vermelidir. Etkin bir şekilde kullanıldığında, oyunlar sorgulamaya dayanan bir eğitim sisteminin başlangıç noktası olabilir. Diğer bir ifadeyle, basit bir şekilde varolan gerçekleri sunmak yerine, soru sormayı tetikleyen bir eğitim sistemi.
Bu oyunlar, varolan öğrenme metodlarına tamamlayıcı ve heyecan verici tecrübeler kazandırabilir.
Öğretmenlerin, öğrencilerin oyun sırasında katılımı ve öğrenme becerileriyle ilgili önemli geri bildirimler vermelerini sağlayacak oyunlar ise bu gelişmelerin bir sonraki aşaması. Bu konuda kafaları karıştıran en önemli konu oyunların öğrenciler üzerindeki etkisinin nasıl değerlendirileceği.
Dijital ve analog öğrenmede sıklıkla kullanılan değerlendirme araçları bütün öğrenciler için sabit ve evrensel. Gelecekte bu konuda yapılabilecek en önemli gelişme, her öğrenciye
özel olarak yapılabilecek gerçek zamanlı bir dijital değerlendirme olacaktır. Bu değerlendirme, öğrencilerin yanılgılarını ön plana çıkartıp gerektiğinde öğretmenlerin de genel tutum ve davranışlarını değiştirmelerine yardımcı olabilir.
Araştırma grubu Ambient Insight verilerine göre, oyun ve simülasyona dayalı öğrenme, 2019 yılına kadar yaklaşık olarak 13.2 milyar dolarlık bir piyasa oluşturacak.
Bilgi edinimini geliştirmek için sınıflarda oyun oynamayı dinamik, cazip ve güçlü bir araç haline getirmenin tam zamanı gibi görünüyor.