Tarihte Türkler hangi dilleri ve alfabeleri kullanmıştır?
Tarihte Türkler hangi dilleri ve alfabeleri kullanmıştır?
Yeryüzünde bu güne kadar kaç dil konuşulduğunu belirlemek için çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda üzerinde ittifak edilen kesin bir sayıya ulaşılamamıştır. Ancak bunların sonuçları incelendiğinde 2700 ila 5000 arasında değişen sayıda dilin varlığından söz edilmektedir.
Bu dillerin bir kısmı küçük kabile dilleri, bir kısmı da büyük milletlerin dilleridir. Bunlardan 118’i devlet dili olma niteliğine sahiptir. Türkçemiz de bunlardan biridir.
Bugün, insanlar arasında anlaşma aracı olarak kullanıldığını gördüğümüz diller birbirlerinden ayrı ve bağımsız olmalarına rağmen aralarında bazı yakınlıklar vardır. Bu yakınlıkların bir kısmı herkesin fark edebileceği bir belirginliktedir. Bir kısmı ise ancak dil bilimcilerce görülebilmektedir.
Türkçe, Altay dilleri ailesine mensup, Moğolca ile yakın akrabalık gösteren sondan eklemeli bir dildir.
Türkçe, tarihî özellikleri itibariyle Eski Türkçe (8 – 13. yy), Orta Türkçe (13-15. yy), Yeni Türkçe (15-20. yy) ve Modern Türkçe dönemi olarak dörde ayrılabileceği gibi coğrafî bölge ve diğer faktörlere göre şu dönemlere ayrılabilir:
- Karanlık Dönem (VIII. yüzyıl öncesi)
- Eski Türkçe (8-13. yy)
a. Göktürkçe
b. Uygurca
c. Karahanlıca - Kuzey, Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi (13-20. yy)
a. Kuzey Türkçesi: Kıpçakça
b. Doğu Türkçesi: Hakaniye Türkçesi> Çağatayca> Modern Özbekçe
c. Batı Türkçesi
1.Doğu Oğuzcası : Azeri Türkçesi
2.Batı Oğuzcası : Eski Anadolu Türkçesi> Osmanlı Türkçesi> Türkiye Türkçesi
Şimdi dilerseniz Türk dilinin geçmişten günümüze nasıl geliştiğini ve değiştiğini görelim. Bu dillere göre hangi alfabeleri kullandıklarını yazalım.
1. Karanlık Dönem (VIII. yüzyıl öncesi)
Yazılı belgelerin olmadığı ve sağlıklı bilgilere ulaşamadığımız dönemdir. Bu dönemde Eski Türkçenin Yakutça, Çuvaşça ve daha önce de Moğolcayla birleşik olduğu düşünülmektedir.
2. Eski Türkçe
Türk yazı dilinin ele geçen ilk örnekleri, Göktürk bengü taşlarındaki metinlerdir. Şüphesiz bu metinler, Türk yazı dilinin ilk örnekleri değildir. Çünkü bu dil; işlek anlatım biçimi, soyut somut kavramların niceliği ve niteliği ile yeni oluşmuş bir dil olarak değil, işlenmiş bir dil olarak karşımıza çıkar.
Bu bakımdan, Türk yazı dilinin başlangıcı, dildeki gelişme dikkate alınırsa en az birkaç yüzyıl daha öncesine götürülmelidir. Nitekim 5. yüzyıla ait olduğu sanılan ve Göktürk alfabesi ile yazılan kimi küçük mezar taşları (Yenisey, Tuva, Talaş vb.), Eski Çin kaynaklarındaki bazı bilgiler ile Işık gölü civarında 1970’te açılan “Eşik Kurganı’nda ele geçen bir gümüş çanak içindeki Göktürk alfabesi ile yazılı iki satırlık kitabenin M.Ö. V.-IV. yüzyıllar olarak tarihlendirilmesi de bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir. Ancak bu metinlerin kısalığı, bunların dil özellikleri hakkında kesin bilgilere ulaşmayı engellemektedir.
Eski Türkçe dönemi, Göktürk bengü taşlarındaki dil esas alındığında 8. yüzyılda başlayıp 12.-13. yüzyıla kadar devam etmiş olup, yazı dilimizin ilk devresini oluşturmaktadır. Orta Asya’da geniş bir Türklük âlemi hep aynı dille okuyup yazmışlardır.
Bu dönemde şive ve ağız farkları kesin çizgilerle ayrılmamıştır. Bu dönemi; Göktürk, Uygur ve Karahanlı dönemi olmak üzere üç bölümde değerlendirmek mümkündür
Köktürkçe Dönemi
Bu dönem, Türkçenin yabancı öğeler bakımından en temiz dönemidir. Köktürk anıtlarındaki dili incelediğimizde, Çin ve Moğolistan gibi komşu ülkelerin dillerinden kelimeler girdiği görülmektedir. Ancak bunların sayısı çok azdır. Bu dönemde Köktürk alfabesi kullanılmıştır. Orhun Yazıtları ya da Köktürk Kitabeleri denilen eserler bu dönemin en önemli yazılı kaynağıdır.
Uygurca Dönemi
Göktürk devleti yıkılınca 745 yılında yerine Uygur devleti kurulmuştur. Uygurlar resmî din olarak Manihaizm’i kabul ettiler. Din değişikliği dilde kendisini hemen göstermiş, bu yeni dine ait pek çok kelime ve kavram Türkçeye girmiştir. Bu dönemde; Budizm, Brahmanizm, Manihaizm gibi dinlerin dili olan Sanskritçe ile Soğdca, Çince, Tibetçe ve Farsçadan da dilimiz etkilenmiştir.
Uygurlar çok zengin yazılı malzeme bırakmıştır. Bunların bir kısmı Paris, Berlin ve Pekin’deki müzelerdedir. Uygurlar önce Mani sonra Soğd alfabesinden etkilenerek Uygur alfabesini geliştirip kullanmışlardır. Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın), Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesi, Altın Işık bu dönemdeki önemli eserler arasındadır.
Karahanlıca Dönemi
840 yılında Uygur devleti yıkılınca Karahanlı devleti kurulmuştur (840-1212). Bu döneme ait ilk eserler 11. yüzyılda görülmeye başlanmıştır. Karahanlılar önce Orta Asya’da, 999 yılından sonra da Harezm bölgesinde hakimiyet kurmuşlardır. Karahanlı sülalesinden, Satuk Buğra Han 10. yüzyılın başlarında İslâm dinini kabul etmiş, Türkler bu tarihten itibaren de büyük kitleler halinde Müslüman olmaya başlamışlardır. Bu medeniyet değiştirme olayıyla birlikte Arapça ve Farsçadan pek çok kelime dilimize girmeye başlamıştır. Kutadgu Bilig, Atabetü’l-Hakayık, Divan-ı Hikmet, Divanü Lügati’t-Türk dönemin önemli eserleridir.
3. Kuzey, Doğu ve Batı Türkçesi
Bu dönemde Türkçe birden fazla yazı dili ile karşımıza çıkmaktadır. Eski Türkçenin son yıllarında Orta Asya’daki Türklük alemi parçalanmış, Hazar Denizi’nin kuzeyinden ve güneyinden, kuzeye ve batıya yayılarak yeni kültür merkezleri meydana getirmişlerdir.
Kuzey Doğu Türkçesi, 13. ve 14. yüzyıllarda Eski Türkçe ile yeni yazı dili arasında bir geçiş devresi olarak devam etmiş, daha sonra Kuzey ve Doğu Türkçesi olarak ikiye ayrılmıştır.
Batı Türkçesi de aynı dönemde meydana gelen iki farklı yazı dilinden biridir. O da kendi içinde Doğu Oğuzca ve Batı Oğuzca olarak iki kola ayrılmaktadır.
Kuzey Türkçesi
15. yüzyıldan zamanımıza kadar gelen ve Kuzey Türklerinin kullandığı Türkçedir. Bu yazı dili Kıpçak şivesine dayanır. Bu sebeple Kuzey Türkçesine Kıpçakça veya Tatarca da denilir. Codex Cumenicus (Kumanların Töreleri) bu dönemde yazılan en önemli eserdir.
Doğu Türkçesi
15. yüzyıldan zamanımıza kadar gelen ve Doğu, yani Orta Asya Türklerinin kullandığı yazı dilidir. Çağatayca adı ile de anılır. Bugün yerini modern Özbekçeye bırakmıştır. Bu dönemde yazılan Mukaddimetü’l-Edeb, Kısasü’l-Enbiya, Nehcü’l-Feradis, Mu’inü’l-Mürid, Muhakemetü’l-Lügateyn dönemin dili özelliklerini yansıtan önemli eserlerdir.
Batı Türkçesi
Eski Türkçe devresinden sonra ortaya çıkan iki yeni yazı dilinden biridir. Hazar’ın güneyinden batıya yayılan Batı Türklerinin kullandıkları yazı dilidir. 13. yüzyıldan günümüze kadar devam edip gelmiştir ve hâlâ devam etmektedir.
Batı Türkçesi, Oğuz şivesine dayanır. Onun için Oğuzca da denilir. Türklüğün en büyük ve en verimli yazı dilidir.
Doğu Oğuzca (Azerice) ve Batı Oğuzca (Osmanlı/Türkiye Türkçesi) olarak ikiye ayrılır:
- Doğu Oğuzcası (Azeri Türkçesi): Batı Türkçesinden gelişen yazı dilidir. Azeri Türkçesi de denilir. Azerbaycan, Kafkasya, Doğu Anadolu ve Kuzey Irak sahalarında kullanılır. Fuzuli’nin bir çok eserinde bu Türkçenin izleri görülmektedir.
- Batı Oğuzcası: Bu yazı dili de Batı Türkçesinden gelişmiştir. Aradaki fark, Azeri Türkçesine kuzey ve doğu Türkçelerinden bazı tesirlerin daha fazla girmiş olmasıdır. Ancak bu farklar çok küçüktür ve daha çok konuşma dilinde kalmıştır. Bu yüzden Osmanlı ve Azeri Türkçeleri Batı Türkçesi olarak tek bir yazı dili teşkil ederler.
Batı Oğuzcası, Eski Anadolu Türkçesi , Osmanlı Türkçesi , Türkiye Türkçesi
Anadolu’da Konuşulan diller ve alfabeleri
1. Eski Anadolu Türkçesi
Batı Oğuzcasının ilk devresidir. 13-15. yüzyılları içine alır. Eski Türkçenin izlerini taşır. Bu bakımdan Batı Oğuzcasının bir geçiş ve oluş devresidir. Bu dönemde Arapça, Farsça unsurlar henüz fazla değildir, fakat yabancı tamlamalar kullanılmaktadır.
Selçuklular, Anadolu Selçukluları ve Osmanlının ilk dönemlerinde kullanılmıştır. Azeri Türkçesiyle saha farkı henüz belirli değildir. Bu dönemde bir çok eser verilir. Başlıcaları şunlardır: Battal Gazi Destanı, Danişmendname, Çarhname, Yunus Emre’nin şiirleri, Dede Korkut Hikayeleri…
2. Osmanlı Türkçesi
Batı Oğuzcasının ikinci devresidir. 15. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başına kadar devam etmiştir. Eski Türkçenin izleri artık kaybolmuş, yeni gramer şekilleri yerleşmiştir. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar çokça artmıştır. Bazen öyle olmuş ki bir metinde Türkçe kelime sayısı yabancı kelimeden az kullanılmıştır. Baki, Nedim, Nabi, Şeyh Galib, Zati gibi usta sanatkarların yetiştiği dönemdir. Kullanılan alfabe Osmanlı alfabesi, Arapçaya benzese de anlam olarak farklıdır. Osmanlı alfabesinde, Osmanlıca harfleri Arapça harflerine benzemektedir.
3. Türkiye Türkçesi
1908, Meşrutiyet’in ilanından sonra başlar. Henüz yarım yüzyılı geçen bir yazı dilidir. Türkçe gramer yapısı Osmanlı Türkçesinden farksızdır. Yabancı unsurlar sadeleşme çalışmalarıyla en aza indirilmeye çalışılmıştır.
Arap alfabesine benzeyen Osmanlıca alfabesi, Latin alfabesine çevrilip 1928 yılından itibaren kullanılmaya devam etmiştir.
Türkiye Türkçesinde dil terkiplerden kurtulmuş, cümle yapısı da büyük bir aydınlığa kavuşmuştur. Türk cümlesi karışık ve anlamsız uzunluğundan sıyrılıp, kısa, derli toplu, yanlışsız cümle haline gelmiştir. Osmanlı Türkçesinden Türkiye Türkçesine geçiş, yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Türkiye Türkçesi döneminde, dilimize Arapça ve Farsçadan giren pek çok kelime atılmış ancak bu sefer de dile, Batı dillerinden birçok kelime girmiştir. Son dönemlerde özellikle İngilizcenin ağır bir baskısından söz edilebilir.
Kiril Alfabesi sadece Rusların işgal ettiği Türk Cumhuriyetlerinde kullanılmıştır. Ruslar, bütünlüğü bozmak için kendi alfabelerini Türk cumhuriyetindeki Türkçelere adapte etmiştir.
Kaynaklar ve Dış Bağlantılar
- İsmail AKSARAYLI | “Yükseköğretim Öğrencileri İçin Türk Dili ” 2007.
- Süer EKER | “Çağdaş Türk Dili” 2003.
- Sezai GÜNEŞ | “Türk Dili Bilgisi” 2004.
- Yakup KARASOY | “Üniversiteler İçin Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri” 2001.
- Türk Alfabeleri | Vikipedia.