Tutankhamun’un Laneti ve Mumyaların gizli DNA kodları
Antik Mısır döneminde, Milattan Önce 1332 ile 1323 yıllarında yaşamış Mısır firavunu Tutankhamun ya da Tutankamon Mısır firavunu 1922 yılında Mezarı Howard Carter tarafından bulunmuştu. Krallar Vadisi’ne yaptığı keşif sırasında kazı ekibindeki bir çok kişi aniden ölmüştü. İçlerinde kazıya sponsor olan Lord Carnarvon’ın aynı yıl bir sivrisinek ısırığıyla sıtmadan ölmesi de eklenince bulunan bu mezar lanetli olarak anılmaya başlamış ve bir çok filme konu olmuştur. Yazımızda sizlere Tutankhamun kimdir? Tutankhamun nasıl öldürülmüş? Mumya filmleri ne zaman başladı?Tutankhamun’un Laneti ve Mumyaların gizli DNA kodları ilk defa incelendi ve sonuçlarını sizlerle paylaşacağız.
Tutankhamun’un Laneti ve Mumyaların gizli DNA kodları
Tutankhamun Kimdir?
Antik mısırda tek din olan ATEN dinini kuran Firavun IV. Amenotep’in oğlu olan Tutankhamun’un asıl adı Tutankhaton’dur. Tutankhamun, babası ölünce genç yaşta tahta geçti ve üvey kız kardeşi Ankhesenamen ile evlendi. ATEN dinini uygulamayıp, eski çok tanrılı dine geçti. Tahta geçtikten sonra ismini Tutankhamun kendi yaptı. Döneminde halkın huzurlu yaşadığı söyleniyor. Çok genç yaşta ölmesinin sırrı ise, bulunan Mumyasındaki sol kulağının arkasında darbe aldığı görülmüştür. Mısır devrini araştıran bilim adamları, bu darbenin ülkenin saltanatını ele geçirmeye çalışan kendi generali Horemheb’in Tutankhamun’un arkasından kafatasına vurmuş olabileceği tezidir.
Tutankhamun genç yaşta ölümü sonrası oğul firavun olmadığı için tahtı ele geçirme yapılmış olabileceği düşünülmekte. Onun ölümünden sonra ise tahta Babasının vezirliğini yapan Ay, dul kalan kraliçe ile evlenerek tahta geçmiştir.
Araştırmacılara göre, Tutankhamun’un ölümü ile ilgili açık yazılar bulunmamış. Ama aniden ölümü olduğu ve acele bir şekilde gömüldüğü yazıtlarda var. Ayrıca hali hazırda mezar olmadığı için, bir mısır Soylusunun mezarına gömüldüğü gözlemlenmiştir.
İngiliz arkeolog Howard Carter’in Krallar Vadisi’ne yaptığı kazılarda bu mezarı arıyordu. Bulduklarında 2 odalı bir mezara merdivenle iniliyordu. Tutankhamun’un hayatta iken kullandığı değerli eşyalar, tahtı ve at arabası gibi paha biçilmeyen eserler bulundu. Howard Carter’ın aslında aradığı Mumyadan eser yoktu. Fakat odaların duvarlarına vurarak boşluk bir yer olacağını tahmin ediyordu. Haklı çıktı ve oda duvarındaki boş sesi duydu ve kırdı. Tahtadan yapılmış bir kutu vardı. Üzerinde mühür vardı. Hayatımda gördüğüm en güzel şey dediği mührü kırdı ve mezarı açtı. İçinde ise som altından yapılmış bir tabut duruyordu. Sonunda bulunmuştu ve Howard Carter büyük bir şöhrete kavuşmuştu.
Tutankhamun’un Laneti
Hiyeroglif yazıyla Tutankhamun’un lahitinde yani tabutunda “Firavunun mezarına her kim dokunursa ölümün kanatları onu saracaktır.” yazısı bulunmaktaydı.
Mezar bulundu ama aniden ölümler başladı. Kazı ekibindeki bir çok insan aniden ölüyordu. Gezide yanlarında olan Lord Carnarvon ise o yıl içinde sıtmadan ölmüştü. Yavaş yavaş lanetten bahsediliyordu. Howard Carter’i çoğu kişi lanetli bile görmeye başlamıştı. Howard Carter’in çok sevdiği kanaryasını, firavunların simgesi olarak bilinen kobra yılanı tarafından yenmesi Lanetin dedikodularını ateşlendirdi.
Öyle ki Howard Carter hayatının son zamanlarında yokluk içinde ve herkesin unuttuğu bir adam olarak öldü. Cenazesine bile bir kaç kişi dışında kimse katılmadı.
İlginç ölümler halkın ilgi odağı haline gelmesini ve Mısır’a turizm artmaya başladı. Mısır figürleri ve dekorları evleri süslemeye başladı. Hatta Art Deco adında bir mimari tarz bile çıktı
Bunu gören Film stüdyoları akıllarımıza kazınacak o meşhur mumya filmlerini çekmeye başladılar.
Mumya Filmleri ne zaman başladı?
Durum böyle olunca, filmler çekilmeye başlandı. Tutankhamun’un Laneti dedikoduları dilden dile yayılınca ilk defa Mısır’a ilgi arttı ve Universal Stüdyoları 1932’de Mumya filmini gösterime soktu. Filmin senaristi bir muhabir olan John L Balderston’du. Muhabirliğini kullanarak, filmde gazete küpürlerinin gerçekliği ile birleştirmesi ile çok güzel bir izleyici kitlesine ulaşmıştı.
Beyinlere Mumya Laneti algısını yaratan 2. film gene Universal Stüdyolarında çekildi. Mumyanın Eli (The Mummy’s Hand) 1940’lı yıllarda gösterime sokmuştu. Filmde ilk defa sargılı bir Mumya bile sahnelendi. Mumyaların o korkunç hali bu filmle kafalara kazınacaktı.
1959 yılında Hammer Stüdyoları, Terence Fisher’in korkunç Mumya’sını gösterime soktu. 1967 yılında çekilen seri de Mumyanın Kefeni’nde (The Mummy’s Shroud) ise bir mumyanın kendisini bulan kişi ve yardım edenleri tek tek öldürüyordu.
Mısır Kraliçeleri ve onun günümüzdeki Reenkarnasyon halini konu yapan 1971 yapımı Mumyanın Mezarından Gelen Kan (Blood From The Mummy’s Tomb) adlı hem film konusu ile hemde filmi çekerken yaşanan hadiseler dikkat çekmiştir. Film Çekimlerinden 5 hafta sonra yönetmeni aniden kalp krizinden ölmüş, filmin yıldızlarından birinin de karısı öldüğü için filmden çıkmak istemiş.
1971 yılı ile 1999 senesi arasında Mumya artık eldeki verilerin yetersizliğinden senaristler bir şeyler yapamıyordu.
Fakat 1999 ile 2008 arası artık Mumya efsanesine farklı bakış getirecek olan Mummy serisi başlıyordu. Brendan Fraser ve Rachel Weisz’le Mumya filmleri Mısır Kültürü, kazı şekli ve mumyaları ile yeniden alevlenmişti. Mummy (Mumya) serisi filmlerinin yönetmeni Stephen Sommers “Yürüyüp, konuşan 3 bin yaşında bir ceset söz konusu olsa da filmin çoğu gerçek efsane ve mitolojiye dayanıyor” diyordu.
Universal Stüdyoları, Stephen Sommers yapımı 1999 tarihli ‘The Mummy’i tekrar yeni versiyonu çekildi. Son Mumya filminde Tom Cruise, Russell Crowe, Annabelle Wallis’in oynuyor. The Mummy (mumya) 9 Haziran 2017 yılında vizyonda. Filmin konusu ise mumyalanmış eski bir büyücü kadının (Sofia Boutella) intikamını almaya çalışması.
Antik Mısır mumyalarının saklı DNA’ları ilk defa incelendi
Mısır’da bulunan mumyalara yapılan genetik testler, mumyaların Sahra Altı Afrika bölgesiyle genetik paylaşımlarının çok az olduğunu ortaya koydu.
Bilim insanları Salı günü, Mısır’ın başkenti Kahire’nin 115 kilometre güneyindeki Abusir el-Malek bölgesinde bulunan 90 mumya üzerinde yapılan bugüne kadarki en büyük mumya genetiği araştırması gerçekleştirdiklerini açıkladı.
Bugüne kadar mumyalardan DNA örneği almanın mümkün olamayacağı düşünülüyordu. Bilim insanlarının bu düşüncesi yumuşak dokular için doğru çıksa da mumyaların dişleri ve kemiklerinde çok sayıda genetik materyale rastlandı.
Araştırmacılar, milattan önce 1400 ile milattan sonra 400 arasında gömülen mumyaları inceledi. Bu süreçte Mısır, Roma İmparatorluğu’na yenilmiş ve Roma’nın kontrolü altına girmişti.
Günümüzde yaşayanlarla genetik benzerlikler
Araştırmanın sonuçlarına göre antik Mısırlıların en fazla genetik paylaşımda bulunduğu topluluklar günümüz Türkiye ve Irak’ında yaşamış olan eski çağ insanları. Bu iki ülkeyi İsrail, Ürdün, Suriye ve Lübnan’da yaşamış topluluklar izliyor.
Bilim insanlarına göre mumyalar yalnızca bu bölgedeki eski çağ insanlarıyla değil, günümüzde yaşayan insanlarla da genetik benzerlikler taşıyor.
İlgili Link: Yıllardır Tartışma Konusu Olan Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir?
Mısır, eski çağlarda bu bölgelerdeki devletlerle çok sayıda savaş yapmanın yanı sıra güçlü ticaret bağları da kurmuştu.
Araştırmanın liderliğini yapan bilim insanı, Almanya’daki Max Plank İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden Johannes Krause, inceledikleri bin 800 yıl boyunca Mısır toplumunun geninde çok büyük bir değişiklik olmadığını söylüyor ve ekliyor:
“Esas değişiklik son 1400 yılda oldu.”
Araştırmaya göre Mısır nüfusundaki Sahra Altı Afrika geni oranı sonradan artmaya başladı.
Bugünkü Mısırlılar antik Mısırlılara kıyasla Sahra Altı Afrikalılar ile yüzde 8 daha fazla gen paylaşıyor.
Günümüzdeki Mısır nüfusunun Sahra Altı Afrika ile paylaştığı genlerin oranı yüzde 15 ile 20 arasında.
Krause bunun nedeninden emin olmasa da, ilerleyen çağlarda köle ticaretinin yayılması veya İslam’ın genişlemesi nedeniyle Sahra Altı Afrika ile daha fazla etkileşime girmenin etkisi olabileceğini söylüyor.