Y kuşağının bencil olmasının nedeni gelir eşitsizliği mi?
Y kuşağı yada milenyum kuşağı 1980 ile 2000’li yılların başı arasında doğmuş kişilerin oluşturduğu nesillerdir. Bilim adamlarına göre şimdiye kadar gelmiş olan nesillerin en kendini beğenmiş, en bireyci ve en bencil bireyler olduğu görülüyor. Peki Y kuşağı neden narsist? Y kuşağının bencil olmasının nedeni gelir eşitsizliği mi? Kuşaklar nasıl ve neden değişiyor? Yeni nesilleri Teknoloji mi değiştiriyor? sorularının cevabını bulabileceksiniz.
Y kuşağının bencil olmasının nedeni gelir eşitsizliği mi?
Kuşaklar arasındaki değişimlerin nedenlerine bir açıklama getirmeye çalışılırken, çoğu zaman en büyük suçlu olarak çocuklarının üzerine titreyen ana babalara ve sosyal medyaya işaret edildi. Ne var ki, araştırmalar halk arasında Y kuşağı ya da milenyum kuşağı olarak bilinen bu kuşağın gerçekte sanıldığı denli “berbat” olmadığını ortaya koyuyor.
Nitekim, insanların en az yüzyıldır giderek bencilleştikleri ve bu durumun sosyo ekonomik yapının bir sonucu olabileceği görülüyor.
2013 yılında Psychological Science dergisinde yayımlanan bir araştırma sosyo ekonomik değişimlerin bireyci tavırlarlardaki dönüşümden, özellikle de ekonomide üretimin mavi yakalılardan tümden beyaz yakalı ofis çalışanlarının eline geçmesinden önce yaşandığını gösteriyor.
Bu arada, kültürlerarası araştırmalar gelir düzeyindeki eşitsizliklerin daha çok yaşandığı ülkelerde, bireylerin genelde kendilerini daha çok önemsediklerine işaret ediyor. ABD’de gelir eşitsizliği 1970’lerden bu yana giderek artıyor.
Kültürlerin oluşumu ve sürdürülmesi konusunu araştıran Melbourne Üniversitesi psikologlarından Yoshihisa Kashima, “Sorunun yanıtını kısmen bu sosyoekonomik süreçlerde ve servetin ülke içindeki dağılımında aramak gerekir,” diyor.
Kuşaklar nasıl değişti?
Geçtiğimiz Ocak ayında ABD’nin San Diego kentinde yapılan Kişilik ve Toplumsal Psikoloji Birliği’nde sunulan bir araştırma raporu Y kuşağı üyelerinin gerçekte benmerkezci ve narsisist gibi yaftalarla anılmaktan pek de hoşlanmadıklarını ortaya koyuyor.
Gel gelelim, araştırma bu tür yakıştırmalarda bir gerçek payı olduğunu da gözler önüne seriyor.
Toplumlar her geçen gün daha da bireyci bir tavır sergileseler de, kuşaktan kuşağa çok az bir değişim yaşandığı görülüyor.
Ontario Waterloo Üniversitesi ruhbilimcilerinden Igor Grossman, bireyciliğin giderek yükselmekte olduğuna dikkat çekiyor. “Her kuşak bir olasılıkla gençlerinin büyüklerine kıyasla çok daha bencil olduklarını düşünmüştür. Bu durum günümüzde olduğu denli, belki 1930’larda da geçerliydi,”diyor Grossman.
Bu arada, ABD’de 1960’lardan beri yapılan araştırmalar bireyselliğin giderek yükselme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
San Diego Üniversitesi ruh bilimcilerinden Jean Twenge tarafından yapılan bir araştırma, daha önceki kuşaklardan ayna yaştaki bireylerle kıyaslandığında, günümüz gençliğinin çok daha bencil ve kendini beğenmiş bir tavır sergilediğini gösteriyor.
Kuşaklar niçin değişiyor?
Kuşaklar arasında niçin bir değişiklik olduğu konusunun anlaşılması, bu değişimin ölçülmesinden çok daha güç. Case Western Reserve Üniversitesi’nden Joshua Grubbs Y kuşağının kendilerine yakıştırılan bencil ve narsisist yaftasına nasıl bir tepki veriklerini araştırdı.
Araştırma kapsamında deneklere kuşaklar arasında neden farklılıklar olabileceği soruldu. Elde edilen verilerle ilgili bir çözümlemeye henüz gidilmemiş olmakla birlikte, denekler arasındaki en yaygın görüşün anababaların tavrı ve teknolojideki değişimlerle ilgili olduğu görülüyor.
Uzmanlar bu konuda kentleşme, laiklik ve doğal afetler (önemli olaylarda insanların birbirlerine kenetlendikleri görüşü) gibi başka unsurların da etkili olabileceğini öne sürüyorlar.
Asıl sorumlu ekonomi mi?
Grossman’ın araştırmasına göre, bu olgunun olası en büyük suçlusu ekonomi. Grossman ve arkadaşları bir kültürde bireyci kültürel göstergeler ortaya çıkmadan önce yaşanan değişikliklere odaklanarak, söz gelimi, bebeklere verilen adların ve kitaplardaki sözcüklerin ne zaman değişmeye başladığını araştırdılar.
Sonuçta, kentleşmenin çok küçük bir etki yarattığı, ancak önce-ben tavrının ağır bastığı bir topluma doğru evrilme sürecinde en önemli unsurun üretimin mavi yakalılardan beyaz yakalıların eline geçmesi olduğu görüldü.
Grossman bu kentsel değişimin genel ekonomik eğilimle bağlantılı olduğuna, bunun da üretimin geniş alanlara yayılan fabrikalardan çok, kentin daha yoğun bölgelerine sıkıştırılmış ofislerde gerçekleşmesinin bir sonucu olduğuna dikkat çekiyor.
Gelir eşitsizliğinin etkisi
Kashima da orta-sınıf-emekçi yaşam tarzının, bireyci eğilimi tetiklemiş olabileceği görüşüne katılıyor. Ancak narsisizm ve özgüven gibi özelliklerin bireysellikle aynı kefeye konmaması gerektiğine de dikkat çekiyor.
Görünüşe bakılırsa, bu değişiklikleri başka bir ekonomik değişim tetikliyor: Giderek artan gelir eşitsizliği.
Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar, vatandaşlarının kendileriyle ilgili daha olumlu duygular besledikleri (kendilerini ötekilere kıyasla “ortalamanın üzerinde” olarak değerlendirdikleri) ülkelerde genellikle varsıllarla yoksullar arasındaki uçurumun da en büyük olduğunu ortaya koyuyor.
II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’de orta sınıfta bir büyüme oldu, ama bu değişimin hemen ardından gelir eşitsizliğinde de büyük bir artış meydana geldi. Kashima, bu süreçte gelir spektrumunun alt düzeyinde pek bir değişiklik olmazken, üst düzeyinde sürekli bir artış yaşandığını; bu değişimler onlarca yılda yaşandığından, insanların davranışlarında belli belirsiz farklılıklar meydana gelmiş olabileceğini söylüyor.
Kashima, “Bu konuda öne sürülen görüşlerden biri, gelir eşitsizliğinin genellikle bu tür bir statü değişimini daha göze çarpıcı bir duruma getirdiği. Öyle ki, statü farkı temelde insanların ‘ben de ötekiler gibiyim,’ demek yerine, kendilerini ötekilerden daha üstün görmek istemeleri anlamına geliyor. Kanımca, anababalar çocuklarını bireycilikteki bu yükselişe hazırlamaya çalışıyor ve onlara toplumcu bir bakış açısı kazandırmaya yanaşmıyor. Bu da bir etki yaratıyor olabilir,” diye
ekliyor.
Y kuşağının bencil olmasında Teknolojinin etkisi var mı?
Kashima’ya göre, teknolojinin etkisi de oldukça belirsiz. Kitap ve gazete gibi kitle iletişim araçları genelde kültürel eğilimleri tam tamına yansıtmak yerine, bunları abartma yoluna gidiyorlar.
Ancak teknolojinin kuşakların birbirleriyle ilişkilerini en azından bir biçimde etkilediğine inanılıyor. 1988 doğumlu bir Y kuşağı üyesi olan Grubbs, “Öteki kuşaklar, her bireyin sürüye katılmalarına olanak tanıyan internetten yoksundular. Bizler bıktırıncaya dek online ‘takılan’ ilk kuşağın üyeleriyiz,”diyor.
Grubbs’a göre, tüm bu gevezeliklerin Y kuşağı bireylerinin kendileriyle ilgili basmakalıp yargılardan kurtulmalarına mı, yoksa, pes edip narsisizmin kışkırtmasına mı kapılacağını ne yazık ki hiç kimse bilmiyor.