Yaşlanmayı tersine çevirip gençleşme mümkün mü?
Yaşlanmanın nedenleri nelerdir? Bir çok uzman kişi bunun nedenini aramak için elinden geleni yapıyor. Çünkü yaşlanma süreci uzatılır yada gecikleştirilirse bu bir devrim olabilir. Bu yazımızda herkesin merak ettiği Yaşlanmayı tersine çevirip gençleşme mümkün olabilir mi? Yaşlanma durdurulabilir mi? Yaşlanmadan genetik mi sorumlu? erken yaşlanmayı önlemek mümkün mü? İnsan vücudu yeniden gençleşmek için tekrar programlanabilir mi?sorularının cevabını yapılan bir bilimsel çalışmada arayacağız.
Yaşlanmayı tersine çevirip gençleşme mümkün olabilir mi?
Salk Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı orta yaşlı farelerin genetiğine müdahale ederek ömürlerini % 30 oranında uzatmayı başardılar. Ancak bu yöntemin insanlara uygulanmasında müdahalenin yarardan çok zarar vermemesi için ileri çalışmalara ihtiyaç duyuluyor.
Japon kök hücre araştırmacısı Shinya Yamanaka 2006 yılında, organlardaki yaşlanmanın geri dönüşü olmayan bir süreç olmadığını kanıtlayarak, önemli bir gelişmeye imza atmıştı. Yamanaka yetişkin hücrelerde sadece dört geni faal hale getirerek kök hücre-benzeri bir duruma dönüştürülebildiği ortaya koymuştu.
Bu dört gen Yamanaka Faktörü olarak biliniyor. “İndüklenmiş pluripotent kök hücreleri” (iPS) bilim dünyasında önemli bir araştırma patlamasına yol açtıktan altı yıl sonra ödüllendirildi. Yamanaka, İngiliz meslektaşı John Gurdon ile birlikte Nobel Tıp Ödülünü aldı.
Şimdi Salk Enstitüsü’nden Juan Carlos Izpisua Belmonte liderliğinde bir grup araştırmacı yetişkin bir farenin bu dört genine müdahale ederek kök hücre benzeri haline dönüştürdüler.
Araştırmanın sonuçları Cell dergisinde yayımlandı. Yaşlanma sürecinin yalnızca tek yönde işlemediğini göstermek isteyen araştırmacılar, ayrıca yaşlanmanın biçimlendirilebilir, hatta dikkatli bir manipülasyonla geri çevrilebilir olduğunu da kanıtlamaya çalışıyorlar.
Bu çalışmanın çıkış noktası, Yamanaka yöntemiyle değişim geçirilen hücrelerin kısa süre için daha genç görünmeleriydi. Bu yaklaşım orta yaşlı bir farenin hasar görmüş kaslarını ve pankreasını gençleştirdi; Hutchinson-Gilford progeria sendromu denilen yaşlılık hastalığı olan bir farenin ömrünün % 30 oranında uzamasına yol açtı.
Epigenetik değişiklikler yaşlanmayı tetikliyor
Epigenetik, biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerin nedeni olmadığı, fakat aynı zamanda ırsi olan, gen ifadesi değişikliklerini araştıran tıbbi bir bilim dalı denebilir. Yani, ırsi olup genetik olmayan fenotipik varyasyonları inceler..
Biraz üstte anlattığımız çalışma ayrıca yaşlanmanın epigenetik değişikliklerin tetiklemesiyle ortaya çıktığını kanıtlıyor.
Harvard Üniversitesi’nden yaşlanma karşıtı araştırmalarıyla tanınan genetikçi David Sinclair (Belmonte’nin ekibine dahil değil) bu çalışmanın önemini şöyle belirtiyor:
“Bence yaşlanmanın geri döndürülmesinin tek yolu epigenetiğin yeniden programlanmasıdır. Benim laboratuvarımda yaşlanmanın en önemli tetikleyicisinin epigenetik değişiklikler olduğu yönünde somut kanıtlar elde ettik. İnsanlarda bu değişiklikler sigara, hava kirliliği veya diğer çevresel etmenlerdir. Bunlar gen faaliyetlerini aşağı veya yukarı çekerler; birikim yaptıkça kaslar zayıflar, zihnimiz yavaşlar ve hastalıklara daha açık hale geliriz.”
Epigenetiğin yeniden programlanması
Salk araştırması orta yaşlı fareler üzerinde yürütüldüyse de kuramsal olarak epigenetiğin yeniden programlanması her yaştaki fare ve insanda işe yarar. Araştırma ekibinden Alejanddro Ocampo, 100 yaşındaki insan hücresinin bile zaman içinde gençleştirilebileceğini ileri sürüyor.
Belmonte ve Ocampo yaşlanmadan sorumlu epigenetik değişikliklerin geri dönüştürülmesinde Yamanaka Faktörleri’nden daha kolay işlenebilen kimyasallar olduğunu ileri sürüyor. Yine söz konusu ekipten olmayan, Washington Üniversitesi’nden moleküler biyolog Matt Kaeberlein, bu çalışmanın yalnızca yaşlanmanın yavaşlatılabileceğini değil, aynı zamanda ters döndürülebileceğini de ortaya koyduğuna dikkat çekiyor.
Bu da yaşlı insanlara gençlere özgü işlevselliği kazandırmanın mümkün olduğu anlamına geliyor. Kaldı ki epigenomu değiştiren tedaviler, her hücrenin genlerine giderek değiştirmekten daha kolaydır.
Hücreleri gençleştirmek sorun olur mu? Yarar ve zarar arasındaki hassas çizgi
Söz konusu çalışma ayrıca yarar ve zarar arasında ne kadar hassas bir hattın bulunduğunu da gösteriyor. Araştırmacılar fareyi sürekli olarak tedavi ettikleri zaman bazılarında tümörler oluştu ve birkaç hafta içinde öldüler.
Araştırmacılar tedaviyi haftada iki gün ile sınırladıkları zaman farede çok olumlu gelişmeler görüldü. Sinclair bunun çok önemli bir nokta olduğuna dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Bizler ateşle oynuyoruz. Bu kadar hassas bir sınırı çizmek ilaç geliştirme aşamasında bizleri çok zorlayacak. Bunun da en az 10 yılımızı alacağını düşünüyorum. Hücreleri, yeniden gençleştirmek için yeniden öyle bir programlamalıyız ki tümörleşme olmasın.” diyor.
Sinclair ve Kaeberlein diğer yaşlanma karşıtı araştırmacılar gibi öncelikli hedefin ömrü uzatmak değil, ” sağlıklı yaşam süresini uzatmak “olduğunu söylüyor. Ömrü uzatmak çok daha uzun zaman alacak bir hedef. Ocampo “Kaç yıl yaşayacağımız değil, ömrümüzün geri kalan kısmını nasıl yaşayacağımız önemli” diyor.
Belmonte ise ekibinin yaşlanmanın vücudun tamamında aynı anda ortaya çıkan bir süreç olup olmadığını araştırdığını söylüyor. Belmonte’nin yanıtlamaya çalıştığı soru şu:
“Yoksa bir doku yaşlanmayı düzenliyor olabilir mi? Bu doku doğru çalışmadığı zaman tüm organizma çalışamaz hale mi geliyor?Beyindeki hipotalamus hormonları, vücut sıcaklığını, duygudurumu, açlık ve biyolojik saati belirleyen sirkadyen ritmini kontrol merkezi olarak biliniyor yaşlanmayı düzenleyen bir organ olabilir mi?”
Yakın zamanda bu soruların cevabını bulabileceğiz gibi gözüküyor.